Hem o hâl gösteriyor ki, onun o Rabbi, hiçbir fleye
muhtaç olmad›¤› gibi, hazinesinden hiçbir fley eksilmez
ve kudretine de hiçbir fley a¤›r gelmez. ‹flte samediyetin
gölgesini gösteren bir nevi turras›.
Demek, her bir zîhayatta bir sikke-i ehadiyet, bir tur-
ra-i samediyet vard›r. Evet, her bir zîhayat, hayat lisan›y-
la
1
o
ón
ªs
°üdG *n
G @ l
ón
Mn
G *G n
ƒo
g r
?o
b
okuyor. Bu iki sikkeden
baflka, birkaç pencere-i mühimme de var. Baflka bir yer-
de tafsil edildi¤i için burada ihtisar edildi.
Madem flu kâinat›n her bir zerresi böyle üç pencereyi
ve iki deli¤i ve hayat dahi iki kap›y› birden
Vacibü’l-Vü-
cud’
un vahdaniyetine aç›yor, zerreden tâ flemse kadar
tabakat-› mevcudat,
Zat-› Zülcelâl’
in envar-› marifetini ne
suretle neflretti¤ini k›yas edebilirsin. ‹flte marifetullahta
terakkiyat-› maneviyenin derecat›n› ve huzurun meratibi-
ni bundan anla ve k›yas et.
Beßinci Lem’a
Nas›l ki bir kitap, e¤er yazma ve mektup olsa, onun
yazmas›na bir kalem kâfidir. E¤er basma ve matbu olsa,
o kitab›n hurufat› adedince kalemler, yani demir harfler
lâz›md›r; tâ o kitap tab edilip vücut bulsun. E¤er o kita-
b›n baz› harflerinde, gayet ince bir hat ile, o kitab›n ek-
seri yaz›lm›fl ise, Sure-i Yâsin lâfz-› “yâsin”de yaz›ld›¤› gi-
bi, o vakit bütün o demir harflerin küçücükleri o tek har-
fe lâz›m—tâ tab edilsin.
SÖZLER | 475
Y
‹RM‹
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
Rab:
bakan, yetifltiren, besleyen,
terbiye, sevk ve idare eden Allah.
Samed:
her fley kendisine muh-
taç oldu¤u hâlde, kimseye ve hiç-
bir fleye muhtaç olmayan.
samediyet:
her fleyin Allah’a
muhtaç olmas›, Allah’›n hiç bir fle-
ye muhtaç olmamas›.
sikke:
iflaret, mühür.
sikke-i ehadiyet:
Allah’›n birli¤i-
nin bir mühür gibi her bir varl›kta
görünmesi.
Sure-i Yâsin:
Yâsin Suresi.
surette:
flekilde.
flems:
günefl.
tab:
basma.
tabakat-› mevcudat:
varl›klar›n
tabakalar›, gruplar›.
tafsil:
ayr›nt›l› aç›klama.
terakkiyat-› maneviye:
manevî
ilerlemeler.
turra:
mühür, damga.
turra-i Samediyet:
Allah’›n, her
fleyin Ona muhtaç oldu¤u hâlde,
Onun hiçbir fleye muhtaç olmad›-
¤› gerçe¤ini gösteren mührü.
Vacibü’l-Vücud:
varl›¤› zorunlu
olan, var olmak hiç bir sebebe ih-
tiyac› olmayan Allah.
vahdaniyet:
Allah’›n birli¤i.
vücut bulmak:
meydana gel-
mek.
Zat-› Zülcelâl:
celâl ve büyüklük
sahibi zat, Allah.
zerre:
molekül, atom.
zîhayat:
hayat sahibi.
adedince:
say›s›nca.
derecat:
dereceler.
ekseri:
ço¤u.
envar-› marifet:
Allah’› bildi-
ren ve tan›tan bilginin verdi¤i
nur.
gayet:
son derece.
hâl:
durum.
hat:
yaz›.
hurufat:
harfler.
huzur:
insan›n, kendisinin Al-
lah’›n huzurunda oldu¤unu
bilmesi hâli.
ihtisar:
k›saltma.
kâfi:
yeterli.
kâinat:
bütün âlemler, varl›k-
lar.
kudret:
güç, kuvvet.
k›yas:
karfl›laflt›rma.
lâfz-› Yâsin:
Yâsin kelimesi.
Lem’a:
par›lt›.
lisan:
dil.
marifetullah:
Allah’› isim ve
s›fatlar›yla bilme ve tan›ma.
matbu:
bas›lm›fl.
meratip:
dereceler.
muhtaç:
ihtiyac› olan.
neflretmek:
yaymak.
pencere-i mühimme:
önemli
pencere.
1.
De ki: O Allah birdir. • O Allah’t›r, Samed’dir; her fley Ona muhtaçt›r, O ise hiçbir fleye muh-
taç de¤ildir. (‹hlâs Suresi: 1-2.)