Sözler - page 481

muavenet elini uzat›p, birbirinin sual-i hacetine, “Leb-
beyk, bafl üstüne!” derler, el ele verip bir intizam ile ça-
l›fl›rlar, bafl bafla verip zevilhayata hizmet ederler, omuz
omuza verip, bir gayeye müteveccihen bir Müdebbir-i
Hakîm’e itaat ederler.
Evet, günefl ve aydan, gece ve gündüzden, k›fl ve yaz-
dan tut, tâ nebatat›n, muhtaç ve aç hayvanlar›n imdad›-
na gelmelerinde ve hayvanlar›n zay›f, flerif insanlar›n im-
dad›na koflmalar›nda, hatta mevadd-› g›daiyenin lâtif,
nahif yavrular›n ve meyvelerin imdad›na uçmalar›nda, tâ
zerrat-› taamiyenin hüceyrat-› beden imdad›na geçmele-
rinde cari olan bir düstur-u teavünle hareketleri, bütün
bütün kör olmayana gösteriyorlar ki, gayet kerîm bir tek
Mürebbî’nin kuvvetiyle, gayet hakîm bir tek Müdebbir’in
emriyle hareket ediyorlar.
‹flte, flu kâinat içinde cari olan bu tesanüt, bu teavün,
bu tecavüp, bu teanuk, bu musahhariyet, bu intizam, bir
tek Müdebbir’in tertibiyle idare edildiklerine ve bir tek
Mürebbî’nin tedbiriyle sevk edildiklerine kat’iyen flahadet
etmekle beraber; flu bilbedahe sanat-› eflyada görünen
hikmet-i amme içindeki inayet-i tamme ve o inayet için-
de parlayan rahmet-i vâsia ve o rahmet üstünde serilen
ve r›zka muhtaç her bir zîhayata onun hacetine lây›k bir
tarzda iafle etmek için serpilen erzak ve iafle-i umumî,
öyle parlak bir hatem-i tevhittir ki, bütün bütün akl› sön-
meyen anlar ve bütün bütün kör olmayan görür.
SÖZLER | 481
Y
‹RM‹
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
intizam:
düzenlilik.
itaat etmek:
emre uymak, söz
dinlemek.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›.
kat’iyen:
kesinlikle.
Kerîm:
ikram ve ihsan› bol olan
anlam›nda Allah’›n bir ismi.
lâtif:
hofl, güzel.
lebbeyk:
buyurun, emredin.
mevadd-› g›daiye:
besleyici g›da
maddeleri.
muavenet:
yard›m.
muhtaç:
ihtiyac› olan.
musahhariyet:
boyun e¤me.
Müdebbir:
ilmiyle her fleyin so-
nunu görüp ona göre hikmetle ifl
yapan Allah.
Müdebbir-i Hakîm:
her fleyi hik-
met ve tedbirle sevk ve idare
eden, Cenab-› Hak.
Mürebbî:
terbiye eden, terbiye
veren, yetifltiren, varl›klar›n ihti-
yaçlar›n› gideren, onlar› yetiflti-
ren, büyüten Allah.
müteveccihen:
yönelerek.
nahif:
zay›f, c›l›z.
nebatat:
bitkiler.
rahmet:
ac›ma, flefkat ve merha-
met etme.
rahmet-i vâsia:
genifl rahmet.
r›z›k:
yiyecek, içecek.
sanat-› eflya:
varl›klardaki sanat.
sevk edilmek:
gönderilmek; yön-
lendirilmek.
sual-i hacet:
ihtiyaç iste¤i.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
flerif:
flerefli.
tarz:
flekil, biçim.
teanuk:
birbirine sar›lma.
teavün:
yard›mlaflma.
tecavüp:
karfl›l›kl› cevap verme.
tedbir:
idare etme, çekip çevir-
me.
tertip:
düzene koyma.
tesanüt:
dayan›flma.
zerrat-› taam:
yiyecek molekül-
leri, atomlar›.
zevilhayat:
canl›, hayat sahibi.
zîhayat:
hayat sahibi, canl›.
bilbedahe:
apaç›k bir flekilde.
cari:
geçerli.
düstur-u teavün:
yard›mlafl-
ma kanunu.
erzak:
r›z›klar, yiyecek, içe-
cek fleyler.
gaye:
hedef, maksat.
gayet:
son derece.
hacet:
ihtiyaç.
Hakîm:
her fleyi belirli gaye-
lere yönelik, faydal›, yerli ye-
rinde yaratan ve yapan Allah.
hatem-i tevhit:
birlik mührü.
hikmet-i amme:
kâinattaki
umumî ve ‹lâhî gaye.
hüceyrat-› beden:
beden
hücreleri.
iafle:
besleme.
iafle-i umumî:
bütün canl›la-
r›n beslenmesi.
imdat:
yard›m.
inayet:
yard›m.
inayet-i tamme:
tam ve ek-
siksiz yard›m.
1...,471,472,473,474,475,476,477,478,479,480 482,483,484,485,486,487,488,489,490,491,...1482
Powered by FlippingBook