muavenet elini uzatp, birbirinin sual-i hacetine, Leb-
beyk, bafl üstüne! derler, el ele verip bir intizam ile ça-
lflrlar, bafl bafla verip zevilhayata hizmet ederler, omuz
omuza verip, bir gayeye müteveccihen bir Müdebbir-i
Hakîme itaat ederler.
Evet, günefl ve aydan, gece ve gündüzden, kfl ve yaz-
dan tut, tâ nebatatn, muhtaç ve aç hayvanlarn imdad-
na gelmelerinde ve hayvanlarn zayf, flerif insanlarn im-
dadna koflmalarnda, hatta mevadd- gdaiyenin lâtif,
nahif yavrularn ve meyvelerin imdadna uçmalarnda, tâ
zerrat- taamiyenin hüceyrat- beden imdadna geçmele-
rinde cari olan bir düstur-u teavünle hareketleri, bütün
bütün kör olmayana gösteriyorlar ki, gayet kerîm bir tek
Mürebbînin kuvvetiyle, gayet hakîm bir tek Müdebbirin
emriyle hareket ediyorlar.
flte, flu kâinat içinde cari olan bu tesanüt, bu teavün,
bu tecavüp, bu teanuk, bu musahhariyet, bu intizam, bir
tek Müdebbirin tertibiyle idare edildiklerine ve bir tek
Mürebbînin tedbiriyle sevk edildiklerine katiyen flahadet
etmekle beraber; flu bilbedahe sanat- eflyada görünen
hikmet-i amme içindeki inayet-i tamme ve o inayet için-
de parlayan rahmet-i vâsia ve o rahmet üstünde serilen
ve rzka muhtaç her bir zîhayata onun hacetine lâyk bir
tarzda iafle etmek için serpilen erzak ve iafle-i umumî,
öyle parlak bir hatem-i tevhittir ki, bütün bütün akl sön-
meyen anlar ve bütün bütün kör olmayan görür.
SÖZLER | 481
Y
RM
KNC
S
ÖZ
intizam:
düzenlilik.
itaat etmek:
emre uymak, söz
dinlemek.
kâinat:
yaratlmfl olan fleylerin
tamam.
katiyen:
kesinlikle.
Kerîm:
ikram ve ihsan bol olan
anlamnda Allahn bir ismi.
lâtif:
hofl, güzel.
lebbeyk:
buyurun, emredin.
mevadd- gdaiye:
besleyici gda
maddeleri.
muavenet:
yardm.
muhtaç:
ihtiyac olan.
musahhariyet:
boyun e¤me.
Müdebbir:
ilmiyle her fleyin so-
nunu görüp ona göre hikmetle ifl
yapan Allah.
Müdebbir-i Hakîm:
her fleyi hik-
met ve tedbirle sevk ve idare
eden, Cenab- Hak.
Mürebbî:
terbiye eden, terbiye
veren, yetifltiren, varlklarn ihti-
yaçlarn gideren, onlar yetiflti-
ren, büyüten Allah.
müteveccihen:
yönelerek.
nahif:
zayf, clz.
nebatat:
bitkiler.
rahmet:
acma, flefkat ve merha-
met etme.
rahmet-i vâsia:
genifl rahmet.
rzk:
yiyecek, içecek.
sanat- eflya:
varlklardaki sanat.
sevk edilmek:
gönderilmek; yön-
lendirilmek.
sual-i hacet:
ihtiyaç iste¤i.
flahadet:
flahitlik, tanklk.
flerif:
flerefli.
tarz:
flekil, biçim.
teanuk:
birbirine sarlma.
teavün:
yardmlaflma.
tecavüp:
karfllkl cevap verme.
tedbir:
idare etme, çekip çevir-
me.
tertip:
düzene koyma.
tesanüt:
dayanflma.
zerrat- taam:
yiyecek molekül-
leri, atomlar.
zevilhayat:
canl, hayat sahibi.
zîhayat:
hayat sahibi, canl.
bilbedahe:
apaçk bir flekilde.
cari:
geçerli.
düstur-u teavün:
yardmlafl-
ma kanunu.
erzak:
rzklar, yiyecek, içe-
cek fleyler.
gaye:
hedef, maksat.
gayet:
son derece.
hacet:
ihtiyaç.
Hakîm:
her fleyi belirli gaye-
lere yönelik, faydal, yerli ye-
rinde yaratan ve yapan Allah.
hatem-i tevhit:
birlik mührü.
hikmet-i amme:
kâinattaki
umumî ve lâhî gaye.
hüceyrat- beden:
beden
hücreleri.
iafle:
besleme.
iafle-i umumî:
bütün canlla-
rn beslenmesi.
imdat:
yardm.
inayet:
yardm.
inayet-i tamme:
tam ve ek-
siksiz yardm.