ve teflhis ile ve gayet derecede intizam ve tefrik ile haflir
ve neflretmesi, bahar gibi zahir ve bâhir parlak bir sikke-i
tevhittir.
Evet, bahar mevsiminde ölmüfl arz›n ihyas› içinde, üç
yüz bin haflrin numunelerini kemal-i intizam ile icat et-
mek ve arz›n sahifesinde birbiri içinde üç yüz bin muhte-
lif enva›n efrad›n› hatas›z ve sehivsiz, galats›z, noksans›z,
gayet mevzun, manzum, gayet muntazam ve mükemmel
bir surette yazmak, elbette nihayetsiz bir kudrete ve mu-
hit bir ilme ve kâinat› idare edecek bir iradeye malik bir
Zat-› Zülcelâl’in, bir Kadîr-i Zülkemal’in ve bir Hakîm-i
Zülcemal’in sikke-i mahsusas› oldu¤unu zerre miktar flu-
uru bulunan›n derk etmesi lâz›m gelir. Kur’ân-› Hakîm
ferman ediyor ki:
s
¿p
G Én
¡p
Jr
ƒn
e ¢n
†r
©n
H n
¢Vr
Qn
’r
G »p
«r
ëo
j n
?r
«`n
c $G p
án
ªr
Mn
Q p
QÉ n
K'
G =
'
‹p
G r
ô o
¶r
fÉn
a
1
l
ôj/
ón
b m
Ar
?n
T u
?o
c '
¤n
Yn
ƒo
gn
h ?'
Jr
ƒn
Ÿr
G »p
«r
ëo
ª n
d n
?p
d '
P
Evet, zeminin diriltilmesinde, üç yüz bin haflrin numu-
nelerini, birkaç gün zarf›nda yapan, gösteren Kudret-i
Fât›ra’ya, elbette insan›n haflri, ona göre kolay gelir. Me-
selâ, Gelincik Da¤›n› ve Süphan Da¤›n› bir iflaretle kald›-
ran bir zat-› mu’ciznümaya, “fiu dereden yolumuzu ka-
payan flu koca tafl› kald›rabilir misin?” denilir mi? Öyle
de, gök ve da¤ ve yeri alt› günde icat eden ve onlar› va-
kitbevakit doldurup boflaltan bir Kadîr-i Hakîm’e, bir Ke-
rîm-i Rahîm’e, “Ebed taraf›ndan ihzar edilip serilmifl,
kendi ziyafetine gidecek yolumuzu seddeden flu toprak
arz:
yer, yeryüzü.
bâhir:
apaç›k.
derk etmek:
anlamak.
ebed:
sonsuzluk, ahiret âlemi.
efrat:
fertler, bireyler.
enva:
türler, cinsler.
ferman etmek:
buyurmak; ilân
etmek.
galats›z:
yanl›fls›z, hatas›z.
gayet:
son.
Hakîm-i Zülcemal:
sonsuz güzel-
lik sahibi ve her fleyi hikmetle ya-
ratan Allah.
haflir ve neflretmek:
yeniden di-
riltmek ve yaymak.
haflir:
yeniden dirilifl.
icat:
yoktan var etme, yaratma.
ihya:
hayat verme.
ihzar:
haz›rlama.
intizam:
düzenlilik.
irade:
isteme, karar verme gücü.
kadir:
gücü yeten.
Kadîr-i Hakîm:
Her fleyi hikmetle
yaratan ve her fleye kudreti ye-
ten, Allah.
Kadîr-i Zülkemal:
sonsuz kemal
sahibi ve her fleye gücü yeten Al-
lah.
kemal-i intizam:
tam ve mü-
kemmel düzenlilik.
Kerîm-i Rahîm:
rahmetiyle bol
bol ihsan eden, sonsuz cömert
olan Allah.
kudret:
güç, kuvvet.
Kudret-i Fât›ra:
her fleyi benzer-
siz flekil ve biçimde yaratan Al-
lah’›n kudreti.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
malik:
sahip.
manzum:
düzenli.
mevzun:
ölçülü, düzgün.
muhit:
kuflat›c›, kapsaml›.
muhtelif:
çeflitli.
muntazam:
düzenli, tertipli.
mükemmel:
tam.
numune:
örnek.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme.
seddetmek:
kapatmak.
sehivsiz:
yan›lmadan, flafl›rma-
dan.
sikke-i mahsusa:
özel mühür.
sikke-i tevhit:
Allah’›n birlik
mührü.
suret:
flekil, biçim.
fluur:
bilinç.
tefrik:
birbirinden ay›rma.
teflhis:
flekillendirme; seçme,
ay›rma.
vakit be vakit:
zaman za-
man.
zahir:
görünen, aç›k.
zarf›nda:
içinde.
zat-› mu’ciznüma:
mu’cize
gösteren zat.
Zat-› Zülcelâl:
celâl ve büyük-
lük sahibi zat, Allah.
zemin:
yer.
zerre miktar:
çok az.
ziyafet:
ikram için verilen ye-
mek.
1.
fiimdi bak Allah’›n rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ard›ndan nas›l diriltiyor. Bunu
yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O her fleye hakk›yla kadirdir. (Rum Suresi: 50.)
478 | SÖZLER
Y
‹RM‹
‹
K‹NC‹
S
ÖZ