Aynen öyle de, flu kitab- kâinat kalem-i kudret-i sa-
medâniyenin yazmas ve Zat- Ehadiyetin mektubu de-
sen, vücup derecesinde bir sühulet ve lüzum derecesin-
de bir makuliyet yoluna gidersin. E¤er tabiata ve esbaba
isnat etsen, imtina derecesinde suubetli ve muhal dere-
cesinde müflkülâtl ve hiçbir vehim kabul etmeyen hura-
fatl flöyle bir yola gidersin ki, tabiat için, ya her bir cüz
toprakta, her bir katre suda, her bir parça havada, mil-
yarlarca madenî matbaalar ve hadsiz manevî fabrikalar
bulunmas lâzmtâ ki hesapsz çiçekli, meyveli masnu-
atn teflekkülâtna mazhar olabilsinyahut her fleye mu-
hit bir ilim, her fleye muktedir bir kuvvet onlarda kabul
etmek lâzm gelirtâ flu masnuata hakikî mastar olabil-
sin.
Çünkü, topra¤n ve suyun ve havann her bir cüzü ek-
ser nebatata menfle olabilir. Hâlbuki, her bir nebat
meyveli olsa, çiçekli olsateflekkülât o kadar munta-
zamdr, o kadar mevzundur, o kadar birbirinden müm-
tazdr, o kadar keyfiyetçe birbirinden ayrdr ki, her biri-
sine yalnz ona mahsus birer ayr manevî fabrika veya
ayr birer matbaa lâzmdr. Demek tabiat, mistarlktan
mastarl¤a çksa, her bir fleyde bütün fleylerin makinele-
rini bulundurmaya mecburdur. flte bu tabiatperestlik fik-
rinin esas öyle bir hurafattr ki, hurafeciler dahi ondan
utanyorlar. Kendini âkl zanneden ehl-i dalâletin, nasl
nihayetsiz hezeyanl bir aklszlk iltizam ettiklerini gör,
ibret al.
âkl:
akll.
cüz:
ksm, parça.
derece:
mertebe, kademe.
ehl-i dalâlet:
do¤ru yoldan çkan-
lar.
ekser:
pek çok, birçok.
esbap:
sebepler.
hadsiz:
snrsz.
hakikî:
gerçek
hesapsz:
saysz.
hezeyan:
saçmalama.
hurafat:
slâma ve akla uymayan
saçma inançlar.
hurafeci:
batl ve saçma inançlar
yayanlar.
ibret:
uyankl¤a sebep olan ders.
iltizam:
taraftarlk.
imtina:
imkânsz olma.
isnat:
dayandrma.
kalem-i kudret-i Samedanî:
kendisi hiçbir fleye muhtaç olma-
yp, her fleyin kendisine muhtaç
oldu¤u Allahn kudret kalemi.
katre:
damla.
keyfiyet:
özellik, nitelik.
kitab- kâinat:
kâinat kitab.
lüzum:
ihtiyaç, gereklilik.
madeni:
metalden yaplmfl.
mahsus:
özel.
makuliyet:
akla uygunluk.
manevî:
görünmeyen.
masnuat:
sanatl olarak yaratl-
mfl fleyler.
mastar:
kaynak.
mazhar:
ortaya çkma yeri, kay-
nak.
menfle:
kaynak.
mevzun:
ölçülü, düzgün.
mistar:
her hangi bir fleyin kay-
na¤ndan çkmasn sa¤layan alet.
muhal:
imkânsz.
muhit:
kuflatc.
muktedir:
gücü yeten.
muntazam:
düzenli, tertipli.
mümtaz:
seçilmifl, ayrlmfl.
müflkülât:
zorluklar.
nebat:
bitki.
nebatat:
bitkiler.
nihayetsiz:
sonsuz.
suubet:
güçlük, zorluk.
sühulet:
kolaylk.
tabiat:
canl-cansz varlklar,
do¤a.
tabiatperest:
Allaha inanma-
yp yaratma gücünü tabiata
veren, tabiatç.
teflekkülât:
meydana gelifl-
ler.
vehim:
yanlfl ve esassz dü-
flünce; zan, flüphe, kuruntu.
vücup:
gerekli ve zorunlu ol-
ma.
yahut:
ya da.
Zat- Ehadiyet:
tek olan ve
hiçbir fleye muhtaç olmayan
Allah.
476 | SÖZLER
Y
RM
KNC
S
ÖZ