olarak aslnn program tevdi edilmifl; iflte o tohumlar
nöbetle o kâseye koysak, her biri harika cihazatyla, efl-
kâl ve vaziyetiyle zuhur edece¤ini, vuku bulmufl gibi ina-
nrsn.
E¤er o zerreler her bir fleyin her bir hâl ve vaziyetini
bilen ve her fleye (ona) lâyk vücudu ve vücudun levaz-
matn vermeye kadir ve kudretine nispeten her fley ke-
mal-i sühuletle musahhar olan bir Zatn memuru ve
emirber bir vazifedar olmazlarsa, o topra¤n her bir zer-
resinde, ya bütün çiçekli ve meyvedarlarn adedince ma-
nevî fabrikalar ve matbaalar içinde bulunmas lâzm gelir
ki, o cihazatlar ve eflkâlleri birbirinden uzak ve birbirin-
den ayr mevcudat- muhtelifeye menfle olabilsin veya
bütün o mevcudata muhit bir ilim ve bütün onlarn teflki-
lâtna muktedir olacak bir kudret vermek lâzmdr; tâ bü-
tün onlarn teflkilâtna medar olsun. Demek Cenab-
Haktan nispet kesilse, topra¤n zerrat adedince ilâhlar
kabul edilmesi lâzm gelir. Bu ise bin defa muhal içinde
muhal bir hurafedir.
Fakat memur olduklar vakit çok kolaydr. Nasl, bir
sultan- azîmin bir adî neferi, o padiflahn namyla ve
onun kuvvetiyle bir memleketi hicret ettirebilir, iki denizi
birlefltirebilir, bir flah esir edebilir; öyle de, Ezel ve Ebed
Sultannn emriyle, bir sinek bir Nemrutu yere serer, bir
karnca bir Firavunun sarayn harap eder yere atar, bir
incir çekirde¤i bir incir a¤acn yüklenir.
Hem, her bir zerrede, vücup ve vahdet-i Sânia iki fla-
hid-i sadk daha var.
SÖZLER | 473
Y
RM
KNC
S
ÖZ
medar:
dayanak, kaynak.
memleket:
ülke.
memur:
görevli, emirle hareket
eden.
menfle:
kaynak.
mevcudat:
varlklar.
mevcudat- muhtelife:
çeflitli
varlklar.
meyvedar:
meyveli.
muhal:
imkânsz.
muhit:
kuflatan, saran.
muktedir:
ktidarl, gücü yeten,
güçlü, kuvvetli, ifl becerebilen.
musahhar:
emre boyun e¤en.
namyla:
ismiyle, adyla.
nefer:
er, asker.
Nemrut:
Hz. brahimle mücadele
eden ve ilâhlk iddia eden bir fla-
hs. bkz. fiahs Bilgileri.
nispet:
ba¤, alâka.
padiflah:
hükümdar.
sultan- azîm:
büyük sultan.
flah:
hükümdar, sultan.
flahid-i sadk:
do¤ru sözlü flahit.
teflkilât:
yapfllar, yaplmalar,
meydana getirilmeler, kurulufllar.
tevdi:
emanet etme.
vakit:
zaman, an.
vazifedar:
vazifeli, görevli.
vaziyet:
durum.
vuku bulma:
meydana gelme,
olma.
vücup ve vahdet-i Sâni:
her fleyi
sanatla yaratan Allahn birli¤i ve
varl¤nn gerekli ve zorunlu ol-
mas.
vücut:
beden.
Zat:
Allah.(c.c.)
zerrat:
atomlar.
zerre:
atom.
zuhur:
ortaya çkma.
adet:
say.
adî:
basit, sradan.
cihazat:
cihazlar, organlar.
emirber:
emri yerine getiren.
eflkâl:
flekiller.
Ezel ve Ebed Sultan:
bafllan-
gc ve sonu olmayan, hüküm
ve saltanat ezelden ebede
devam eden Sultan; Allah.
Firavun:
eski Msr hüküm-
darlarna verilen isim.
hâl:
durum.
harap etmek:
ykmak.
hicret:
göç.
hurafe:
akla uymayan saçma
inanç.
ilâh:
tanr.
kadir:
gücü yeten.
kâse:
kap, çanak.
kemal-i sühulet:
tam bir ko-
laylk.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
lâyk:
yakflan.
levazmat:
gerekli fleyler.