Evet, kast ve fluur ve iradeyi gösteren bir perde-i hik-
met, umum kâinat kaplamfl. Ve o perde-i hikmet üstün-
de lütuf ve tezyin ve tahsin ve ihsan gösteren bir perde-i
inayet serilmifltir. Ve o müzeyyen perde-i inayet üstünde
kendini sevdirmek, tanttrmak, inam ve ikram etmek
lemalarn gösteren bir hulle-i rahmet, kâinat içine al-
mfltr. Ve o münevver perde-i rahmet-i amme üstüne se-
rilen ve terahhumu ve ihsan ve ikram ve kemal-i flefkat
ve hüsnüterbiyeyi ve lütf-u rububiyeti gösteren bir sofra-i
erzak- umumiye dizilmifltir.
Evet, flu mevcudata, zerrelerden günefllere kadar, fert-
ler olsun, neviler olsun, küçük olsun, büyük olsun, seme-
rat ve gayatla ve faydalar ve maslahatlarla münakkafl bir
kumafl- hikmetten muhteflem bir gömlek giydirilmifl; ve
o hikmetnüma suret gömle¤i üstünde lütuf ve ihsan çi-
çekleriyle müzeyyen bir hulle-i inayet, her fleyin kameti-
ne göre biçilmifl; ve o müzeyyen hulle-i inayet üzerine ta-
habbüp ve ikram ve tahannün ve inam lemalaryla mü-
nevver rahmet niflanlar taklmfl; ve o münevver ve mu-
rassa niflanlar ihsan etmekle beraber, zeminin yüzünde
bütün zevilhayatn taifelerine kâfi, bütün hacetlerine vâfi
bir sofra-i rzk- umumî kurulmufltur.
flte flu ifl, günefl gibi aflikâre, nihayetsiz Hakîm, Ke-
rîm, Rahîm, Rezzak bir Zat- Zülcemale iflaret edip gös-
teriyor.
Öyle mi? Her fley rzka muhtaç mdr?
Evet, bir fert, rzka ve devam- hayata muhtaç oldu¤u
gibi; görüyoruz ki, bütün mevcudat- âlem, bahusus
aflikâre:
apaçk.
bahusus:
özellikle.
devam- hayat:
hayatn devam.
gayat:
gayeler, amaçlar.
hacet:
ihtiyaç.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan, Allah.
hikmetnüma:
hikmet gösteren.
hulle-i inayet:
yardm elbisesi.
hulle-i rahmet:
rahmet elbisesi.
hüsnüterbiye:
güzelce terbiye.
ihsan:
ba¤fl, iyilik.
ikram:
bir fleyler verme, ba¤fl.
inam:
nimetlendirme.
irade:
isteme, karar verme gücü.
kâfi:
yeterli.
kâinat:
yaratlmfl olan fleylerin
tamam.
kamet:
boy.
kast:
bilerek ve isteyerek yap-
ma.
kemal-i flefkat:
tam ve eksiksiz
flefkat.
Kerîm:
snrsz ikram, ihsan ve cö-
mertlik sahibi olan Allah.
kumafl- hikmet:
lâhî maksat ve
gaye kumafl.
lemalar:
parltlar.
lütf-u rububiyet:
Allahn iyilik ve
ba¤fl.
lütuf:
güzellik; iyilik,
maslahat:
fayda.
mevcudat:
var olan her fley.
mevcudat- âlem:
kâinattaki var-
lklar.
murassa:
süslenmifl.
münakkafl:
nakfll, ifllemeli.
münevver:
nurlandrlmfl.
müzeyyen:
süslenmifl.
nevi:
tür.
nihayetsiz:
sonsuz.
niflan:
bir fleyi belirten iflaret.
perde-i hikmet:
hikmet perdesi.
perde-i inayet:
yardm perdesi.
perde-i rahmet-i amme:
her fle-
yi kaplayan rahmet perdesi.
Rahîm:
rahmeti her fleyi kuflatan,
Allah.
rahmet:
acma, merhamet etme.
Rezzak:
bütün yaratlmfllarn rz-
kn veren ve ihtiyaçlarn karflla-
yan Allah.
rzk:
yiyecek, içecek fley.
semerat:
meyveler, neticeler.
sofra-i erzak- umumiye:
herkesin istifade etti¤i rzk
sofras.
sofra-i rzk- umumî:
herke-
sin yararland¤ rzk sofras.
suret:
flekil, biçim.
fluur:
anlama, anlayfl.
tahabbüp:
sevgi gösterme.
tahannün:
flefkat etme.
tahsin:
güzellefltirme.
taife:
topluluk.
terahhum:
merhamet etme,
acma.
tezyin:
süsleme.
umum:
bütün.
vâfi:
yeterli.
Zat- Zülcemal:
sonsuz güzel-
lik sahibi Zat, Allah.
zerre:
atom.
zevilhayat:
canl, hayat sahi-
bi.
482 | SÖZLER
Y
RM
KNC
S
ÖZ