İşte, şu mevcudatın bu hadsiz fakr ve ihtiyacatı ve bu
fevkalâde ianat-ı gaybiye ve imdadat-ı Rahmaniye bilbe-
dahe gösterir ki, bir Ganiyy-i Mutlak ve Kerîm-i Mutlak
ve Kadîr-i Mutlak olan bir h
â
mî ve r
â
zıkları vardır ki, her
şey ve her zîhayat Ondan istiane eder, medet bekliyor,
manen
(1)
o
Ú/
©n
à°r
ùn
f n
?És
jp
G
der.
O vakit akıl,”Âmmenna ve saddakna” dedi.
Said Nursî
* * *
“RİSALE-İ NUR NEDİR VE HAKİKATLER
MÜVACEHESİNDE RİSALE-İ NUR VE
TERCÜMANI NE MAHİYETTEDİR?” DİYE
Bir Takriznamedir
Her asır başında hadisçe geleceği tebşir edilen dinin
yüksek hadimleri, emr-i dinde müptedi değil, müttebi-
dirler. Yani, kendilerinden ve yeniden birşey ihdas et-
mezler, yeni ahkam getirmezler. Esasat ve ahkâm-ı dini-
yeye ve sünen-i Muhammediyeye (
ASM
) harfiyen ittiba
yoluyla dini takvim ve tahkim ve dinin hakikat ve asliye-
tini izhar ve ona karıştırılmak istenilen ebatılı ref ve iptal
ve dine vaki tecavüzleri red ve imha ve evamir-i Rabba-
niyeyi ikame ve ahkam-ı İlâhiyenin şerafet ve ulviyetini
izhar ve ilan ederler. Ancak tavr-ı esasiyi bozmadan ve
ahkâm:
dinî hükümler, emirler
ahkâm-ı diniye:
dine ait hüküm-
ler, dinle ilgili hükümler.
ahkâm-ı İlâhîye:
İlâhî hükümler,
Allah’ın hükümleri.
amenna ve saddakna:
inandık ve
doğruluğunu kabul ettik.
amenna:
inandık, diyecek yok,
tasdik ederiz.
asliyet:
özgünlük, hususîlik, oriji-
nallik.
asr:
yüzyıl
bilbedahe:
açıktan, aşikâr olarak.
ebatıl:
boş, faydasız, esassız söz-
ler, inançlar
emr-i din:
din emri, dinin emri, din
işi.
esâsât:
esaslar, kökler, temeller.
evamir-i Rabbâniye:
Allah’ın ter-
biye ve idare kanunları
fakr:
fakirlik, yoksulluk, muhtaçlık
fevkalâde:
olağanüstü
Gani-i Mutlak:
sonsuz ve sınırsız
zenginlik sahibi ve hiç bir şeye ih-
tiyacı olmayan Allah.
hâdim:
hademe, hizmetçi
hadis:
Hz. Muhammed’e (asm) ait
söz, emir, fiil veya Hz. Peygambe-
rin onayladığı başkasına ait söz, iş
veya davranış
hadsiz:
sınırsız, sonsuz
hakikat:
gerçek, esas
hamî:
himaye eden, koruyan, gö-
zeten
harfiyen:
harfi harfine, hiç bir de-
ğişiklik yapmadan, aynen.
ianat-ı gaybiye:
görünmeyen
âlemlerden yapılan yardımlar
ihdas:
yeniden bir şey yapma, or-
taya koyma
ihtiyacat:
ihtiyaçlar, lüzumlu olan
şeyler.
ikame:
kaldırma, ayağa kaldırma,
ayakta durdurma
imdâdât-ı Rahmaniye:
Cenab-ı
Hakk’ınmahlukatın yardımına koş-
ması ve rızıklarını onlara yetiştir-
mesi
imha:
ortadan kaldırma, mahvet-
me
iptal:
boş, hükümsüz bırakma
istiane:
yardım isteme, yardım di-
leme.
ittiba:
tabi olma, uyma, itaat etme
izhar:
gösterme, açığa vurma
Kadîr-i Mutlak:
hiç bir kayıt ve
şarta tâbi olmaksızın her şeye gü-
cü yeten sonsuz kudret sahibi, Al-
lah.
Kerîm-i Mutlak:
yarattıklarına
karşılık beklemeden mutlak ola-
rak bağışta bulunan, kullarına ni-
metler ihsan eden, günahları
örten, günah işleyen affeden,
Allah.
medet:
inayet, yardım, imdat
mevcudat:
mevcutlar, var
olan her şey, mahluklar
müptedi:
itikatta ehl-i sünnet
yolundan ayrılan bid’at yolunu
tutan kimse
müttebi:
ittibâ eden, tâbi olan,
uyan.
râzık:
rızık veren, rızıklandıran
Allah
ref:
kaldırma, giderme
saddakna:
inanıyor ve tasdik
ediyoruz.
sünen-i Muhammediye:
Hz.
Muhammed’in (asm) sünneti,
ahlâk ve yaşayışı.
şerafet:
şereflilik, şerefli olma
tahkim:
kuvvetlendirme, sağ-
lamlaştırma, muhkem hale
getirme.
takvim:
en güzel biçimine
koyma, düzeltme, kıvamına
koyma
tavr-ı esasî:
gerçek tavır, asıl
tavır.
tebşir:
müjde verme, müjde-
leme.
tecavüz:
saldırma
ulviyet:
ulvilik, yücelik, yük-
seklik
vâki:
vuku bulan, olan, mey-
dana gelen
zîhayat:
hayat sahibi.
1.
Ancak Senden yardım dileriz. (Fatiha Suresi: 5.)
P
ARLAK
F
IKRALAR
| 420 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ