MuhakeMat | 253 |
Ş
aHıs
B
ilgileri
– a –
aBdÜLkahİR-İ CÜRCaNİ:
(ö.471/1078-79) Arab dil bilgini ve edebiyat nazariyatçısı. Ortaçağın
önemli kültür merkezlerinden biri olan Cürcan’da doğan Cürcanî, Arab dil bilgisini, meşhur âlim Ebu Ali
Farisi’nin yeğeni ve talebesi Ebü’l-Hüseyin Muhammed bin Hasanü’l-Farisi’den okudu. Dilin bütün in-
celiklerine vakıf olan Cürcanî, dili özellikle nahvî bir “Arab mantığı” niteliğinde ele alması sebebiyle
şöhret buldu. Bu özelliğiyle “İmamü’n-nühat” (büyük dil bilgini) diye tanınır ve “Belâgat Şeyhi” ünva-
nıyla anılır. Cürcanî’nin belâgat konusundaki görüşleri, Kur’ân’ın i’cazı etrafında geliştirilen tartışmalara
dayanır. O, kelâm ilminin önemli konularından biri olan nübüvvet bahsini doğrudan ilgilendiren i’caz
meselesi ile nazım görüşünü dil açısından ele alıp incelemiştir. Eserleri: Esrarü’l-Belâgat; Delâilü’l-İ’caz;
Risaletü’ş-Şafiye; Avamilü’l-Mi’e; Kitabül-Müktesid fi Şerhi’l-İzah; Tetimme fi’n-Nahv; Kitab-ı Tasrif.
– B –
BedİÜZZaMaN Saİd NuRSî:
Yüzyılımızın yetiştirdiği önde gelen İslâm mütefekkirlerinden biri-
dir. 1878’de Bitlis’in Hizan kazasına bağlı İsparit nahiyesinin Nurs köyünde dünyaya gelmiş, 23 Mart
1960’da Şanlıurfa’da Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Keskin zekâsı, harikulâde hafızası ve üstün kabi-
liyetleriyle çok küçük yaşlardan itibaren dikkatleri üzerinde toplayan Said Nursî, normal şartlar altında
yıllar süren klâsik medrese eğitimini üç ay gibi kısa bir zamanda tamamlamıştır. Gençlik yıllarını ala-
bildiğine hareketli bir tahsil hayatı ile değerlendirmiş; ilimdeki üstünlüğünü, devrinin ulemasıyla çeşitli
zeminlerde yaptığı münazaralarda fiilen ispatlamıştır. Bu meziyetleriyle ilim çevresine kendisini kabul
ettirerek, “Bediüzzaman” yani “çağın eşsiz güzelliği” lakabı ile anılmaya başlamıştır. Said Nursî medre-
se eğitimiyle dinî ilimlerde kazandığı ihtisası, çeşitli fenlerde yaptığı tetkiklerle tamamlamış; bu arada
devrinin gazetelerini takip ederek ülkedeki ve dünyadaki gelişmelerle ilgilenmiştir. Diğer taraftan, do-
ğup büyüdüğü Şark topraklarının sıkıntı ve problemlerini bizzat yaşayarak gören Said Nursî, en zarurî
ihtiyacın eğitim olduğu kanaatine varmış; bunun için de Şarkta din ve fen ilimlerinin birlikte okutula-
cağı bir üniversite kurulmasını temin için yardım istemek maksadıyla 1907’de İstanbul’a gelmiştir.
İstanbul’da da ilim dünyasına kendisini kısa sürede kabul ettiren Bediüzzaman, çeşitli gazetelerde yaz-
dığı makalelerle, o günlerde Osmanlıyı ve İstanbul’u çalkalayan hürriyet ve meşrutiyet tartışmalarına
katılmış; meşrutiyete İslâm namına sahip çıkmıştır. Eski Said döneminde (1876-1926) daha çok siyasal
ve sosyal konular üzerinde yoğunlaşır. Siyasal ve sosyal faaliyetlerde bulunan birçok cemiyet ve der-
neklerle ilişki içerisinde olur. Bu dönemde Nutuk, İkiMekteb-iMusibetinŞehadetnamesiyahutDivan-ı
HarbiÖrfî,Muhakemat,Hutbe-iŞamiye,İşârâtü’l-İcaz,Hutuvat-ıSitte,HakikatÇekirdekleri,Sünuhat,Ru-
muz,Kızılİcaz,Lemaat,Tulûat,İşarat,Hubab adlı eserlerini kaleme alır. Eski Said’den Yeni Said’e geçiş
sürecinde kaleme aldığı eseri ise Mesnevî-iNuriye’dir. Yeni Said diye isimlendirdiği dönem de, 1926 yı-
lında Barla’ya sürülmesiyle başlar ve 1950 yılına kadar devam eder. Bu dönemde Üstat Bediüzzaman
daha çok ruhî ve kalbî tefekkürü ve bunun neticesi olan manevî irşat misyonunu üstlenir. İmanî me-
seleler üzerinde yoğunlaşarak, bir Kur’ân tefsiri olan Risale-i Nur’u kaleme alır. Bütün mesaisini Kur’ân’ın
kutsallığına çevirmek, imanı korumak ve güçlendirmek için sarf eder. Bu dönem Risale-i Nur’u yazdığı
dönemdir. Sözler,Mektubat,Lem’alar,Şualar,Asa-yıMûsa,Sikke-iTasdik-iGaybî ve Nur’unilkKapısı
adlı eserler bu dönemde telif edilir. KastamonuLâhikası,BarlaLâhikası,EmirdağLâhikası da bu dö-
nemde teşekkül eder.
BuSaYRî:
Bakınız HAKÎM-İ BUSAYRÎ.
MuhakeMat ŞahIS BİLGİLeRİ