Muhakemat - page 245

etsin ve ettirsin? Haşa, yüz bin defa haşa ve kellâ! Bu kâ-
inatı cilvesiyle süslendiren bir cemal-i mutlak ve umum
mahlûkatı sevindiren bir rahmet-i mutlaka, böyle hadsiz
bir çirkinlikten ve kubh-i mutlaktan ve böyle bir zulm-i
mutlaktan, bir merhametsizlikten, elbette nihayetsiz de-
rece münezzehtir ve mukaddestir.
N
etİCe
:
Madem dünyada hayat var; elbette insanlar-
dan hayatın sırrını anlayanlar ve hayatını sû-i istimal et-
meyenler, dâr-ı bekada ve cennet-i bâkiyede hayat-ı bâ-
kiyeye mazhar olacaklardır. Amenna!
Ve hem, nasıl ki yeryüzünde bulunan parlak şeylerin
güneşin akisleriyle parlamaları ve denizlerin yüzlerinde
kabarcıklar ziyanın lem’alarıyla parlayıp sönmeleri, arka-
larından gelen kabarcıklar gidenler gibi yine hayalî gü-
neşçiklere aynalık etmeleri bilbedahe gösteriyor ki, o
lem’alar, yüksek bir tek güneşin cilve-i in’ikâsıdırlar ve
güneşin vücudunu muhtelif dillerle yad ediyorlar ve ışık
parmaklarıyla ona işaret ediyorlar. Aynen öyle de, zat-ı
Hayy-ı kayyum’un
Muhyî
isminin cilve-i azamı ile berrin
yüzünde ve bahrin içindeki zîhayatların kudret-i İlâhiye
ile parlayıp, arkalarından gelenlere yer vermek için “Ya
Hayy!” deyip perde-i gaybda gizlenmeleri, bir hayat-ı
sermediye sahibi olan zat-ı Hayy-ı kayyum’un hayatına
ve vücub-i vücuduna şahadetler, işaretler ettikleri gibi;
umum mevcudatın tanziminde eseri görünen ilm-i İlâhî-
ye şahadet eden bütün deliller ve kâinatta tasarruf eden
kudreti ispat eden bütün bürhanlar ve tanzim ve idare-i
kâinatta hükümferma olan irade ve meşieti ispat eden
MuhakeMat | 245 |
d
okuzuncu
Ş
ua
kellâ:
hiç bir zaman, asla,
kat’iyen, kesinlikle.
kubh-i mutlak:
mutlak çirkinlik.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
kudret-i ‹lâhiye:
Allah’ın kudreti,
Allah’ın kudretiyle yaptı€ı işler, fi-
iller, tasarruflar.
lem’a:
parıltı.
madem:
..den dolayı, böyle ise.
mahlûkat:
yaratıklar, Allah tara-
fından yaratılanlar.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
meşiet:
dileme, irade, istek.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her şey, mahluklar.
muhtelif:
türlü türlü, çeşitli.
muhyî:
ölüleri dirilten, hayat ve-
ren Allah.
mukaddes:
takdis edilmiş, kutsal,
aziz, temiz.
münezzeh:
arınmış, tenzih edil-
miş, uzak.
nihayetsiz:
sonsuz, sınırsız.
perde-i gayp:
gayp perdesi, gizli
perde; insanların bilmeyip sadece
Allah’ın bildi€i gayp âlemdeki
manevî perde.
rahmet-i mutlaka:
Allah’ın mut-
lak rahmeti, kayda ve şarta ba€lı
olmayan rahmet, her yönüyle
rahmet, tam rahmet.
şahadet:
şahit olma, şahitlik; açık
alamet, işaret.
sır:
gizli hakikat, bir şeyin dikkat
ve tecrübe ile anlaşılan en ince
yanı.
su-i istimal:
bir şeyi kötüye kul-
lanma.
tanzim:
düzenleme, sıralama,
tertipleme.
tasarruf:
bir şeyin sahibi olup
idare etme, mülkünü istedi€i gibi
kullanma.
umum:
bütün.
Vücûb-i Vücud:
varlı€ı gerekli ol-
mak, olmaması imkansız olmak,
varlı€ı zarurî ve vacip olmak.
ya hayy:
Ey gerçek hayat sahibi
olan Allah’ım!.
yâd:
anma.
Zat-ı hayy-ı kayyum:
varlı€ı, diri-
li€i her an için olup gökleri ve
yerleri her an için tutan; her şeye,
her hususta iktidarı yeten zat, Al-
lah.
zîhayat:
hayat sahibi.
ziya:
ışık, aydınlık, nur.
zulm-i mutlak:
sonsuz ve sınırsız
zulüm, tam zulüm.
akis:
yansıma.
amenna:
inandık, diyecek
yok, tasdik ederiz.
bahr:
deniz.
berr:
toprak, kara, yer.
bilbedahe:
açıktan, aşikâr
olarak.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
cemal-i mutlak:
sonsuz ve
kusursuz güzellik.
cennet-i bakiye:
bakî, ebedî
ve daimî olan cennet hayatı.
cilve:
tecelli, görüntü.
cilve-i azam:
en büyük tecel-
li, en büyük Rabbanî cilve.
cilve-i in’ikâs:
yansımanın
görüntüsü, yansıyan görüntü.
dâr-ı beka:
bâkî ve sonsuz
dünya; ahiret.
delil:
bir davayı ispata yara-
yan şey, burhan.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hâşâ:
asla, katiyen, öyle de€il,
Allah göstermesin.
hayalî:
hayalle ilgili, gerçek
olmayan.
hayat-ı bakıye:
bakî olan,
sonsuz hayat, ahiret hayatı.
hayat-ı sermediye:
ebedî,
daimî hayat.
hükümferma:
hükümran,
hüküm süren.
idare-i kâinat:
kâinatı idare
etme.
ilm-i ‹lâhî:
Allah’ın ilmi.
inkâr:
reddetme, inanmama,
kabul ve tasdik etmeme.
irade:
dileme, isteme, bir şeyi
yapıp yapmama konusunda
için olan iktidar, güç.
ispat:
do€ruyu delillerle gös-
terme.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler.
1...,235,236,237,238,239,240,241,242,243,244 246,247,248,249,250,251,252,253,254,255,...332
Powered by FlippingBook