Muhakemat - page 238

dahi makasıd-ı rububiyetine tevafuk eden ve kendilerini
iman ve teslim ile ona sevdiren hakikî insanlar olan en-
biya ve evliya ve asfiyayı intihap edip kendine dost ve
muhatap ederek, onları mu’cizeler ve tevfikler ile ikram
ve düşmanlarını semavî tokatlar ile tazip ediyor. Ve bu
kıymetli, sevimli dostlarından dahi, onların imamı ve
mefhari olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmı inti-
hap ederek, ehemmiyetli küre-i Arz’ın yarısını ve ehem-
miyetli nev-i insanın beşten birisini uzun asırlarda onun
nuruyla tenvir ediyor. Âdeta, bu kâinat onun için yaratıl-
mış gibi, bütün gayeleri onun ile ve onun dini ile ve
kur’ân’ı ile tezahür ediyor. Ve o pek çok kıymettar ve
milyonlar sene yaşayacak kadar hadsiz hizmetlerinin üc-
retlerini, hadsiz bir zamanda almaya müstehak ve lâyık
iken, gayet meşakkatler ve mücahedeler içinde altmış üç
sene gibi kısacık bir ömür verilmiş. Acaba hiçbir cihetle
hiçbir imkânı, hiçbir ihtimali, hiçbir kabiliyeti var mı ki,
o zat, bütün emsali ve dostlarıyla beraber dirilmesin ve
şimdi de ruhen diri ve hay olmasın; idam-ı ebedî ile mah-
volsunlar? Haşa, yüz bin defa haşa ve kellâ! evet, bütün
kâinat ve hakikat-i âlem, dirilmesini dava eder ve haya-
tını sahib-i kâinat’tan talep ediyor.
• Ve madem, Yedinci Şua olan
Ayetü’l-Kübra
’da, her
biri bir dağ kuvvetinde, otuz üç adet icma-ı azîm ispat et-
mişler ki: Bu kâinat, bir elden çıkmış ve bir tek zatın mül-
küdür; ve kemalât-ı İlâhiyenin medarı olan vahdetini ve
ehadiyetini bedahetle göstermişler; ve vahdet ve ehadi-
yet ile, bütün kâinat o zat-ı Vahid’in emirber neferleri ve
adeta:
sanki.
aleyhissalâtü vesselâm:
‘salât ve
selâm onun üzerine olsun’ anla-
mında Hz. Muhammed’e dua.
asfiya:
safiyet ve takva sahibi
olan, Hz. Peygamberin (asm) vâri-
si hükmünde, onun meslek ve
gayelerini hayata geçirmeye çalı-
şan âlim zatlar.
asr:
yüzyıl.
bedahet:
açıklık, aşikâr, ispata ih-
tiyaç olmayacak derecede açık-
lık.
cihet:
yön.
dava:
iddia.
ehadiyet:
Allah’ın her bir şeyde
birli€inin tecelli etmesi, görünme-
si.
ehemmiyetli:
önemli.
emirber:
emir eri.
emsal:
örnekler, benzerler.
enbiya:
nebiler, peygamberler.
evliya:
veliler, Allah dostları.
gayet:
son derece.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikat-ı âlem:
dünyanın gerçe-
€i, aslı.
hakikî:
gerçek.
hâşâ:
asla, katiyen, öyle de€il, Al-
lah göstermesin.
hay:
diri, sa€, canlı.
icma-i azîm:
büyük ve muazzam
bütünlük, beraberlik.
idam-ı ebedî:
dirilmemek üzere
yok oluş, ahiret inancı olmadı€ı
için ölümü ebedî yoklu€a gitmek
olarak görme.
ihtimal:
olabilirlik.
ikram:
ba€ış, ihsan.
iman:
inanç, itikat.
intihap:
seçme.
ispat:
do€ruyu delillerle göster-
me.
kabiliyet:
istidat, yetenek.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlemler.
kellâ:
hiç bir zaman, asla,
kat’iyen, kesinlikle.
kemalât-ı ‹lâhiye:
‹lâhî güzellik
ve mükemmellikler.
kıymettar:
kıymetli, de€erli.
d
okuzuncu
Ş
ua
| 238 | MuhakeMat
küre-i arz:
yer küre, Dünya.
madem:
..den dolayı, böyle
ise.
makasıd-ı rububiyet:
Allah’ın
kâinattaki bütün varlıkları
idare ve beslemesindeki
maksatlar ve gayeler.
medar:
dayanak noktası, se-
bep, vesile.
mefhar:
övünme sebebi,
övünme vesilesi.
meşakkat:
zahmet, sıkıntı,
güçlük, zorluk.
mu’cize:
benzerini yapmak-
tan insanların aciz kaldı€ı şey.
mücahede:
savaşma, müca-
dele.
muhâtab:
kendisine hitap
olunan, söz söylenilen kimse.
müstahak:
hak eden, hak et-
miş.
nefer:
asker, er.
nev-i insan:
insan türü, insa-
no€lu.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
ruhen:
ruh ile.
Sahib-i kâinat:
kâinatın sahi-
bi olan Allah.
semavî:
Allah tarafından
olan, ‹lâhî.
talep:
istek, dilek.
tazip:
azap çektirme, eziyet
etme, sıkıntı verme.
tenvir:
aydınlatma.
tevafuk:
uyma, uygunluk,
birbirine denk gelme.
tevfik:
Allah’ın yardımı, başa-
rılı kılması.
tezahür:
görünme, belirme,
ortaya çıkma.
vahdet:
birlik ve teklik.
zat:
ululuk sahibi kişi, şahıs
(a.s.m).
Zat-ı Vâhid:
tek ve benzersiz
olan Allah
1...,228,229,230,231,232,233,234,235,236,237 239,240,241,242,243,244,245,246,247,248,...332
Powered by FlippingBook