Muhakemat - page 229

vücudu, taamların vücuduna delâlet ve şahadetinden da-
ha zahirdir ve daha ziyade tahakkukunu bildirir. Ve eğer,
bu hakikat-i haşriyenin neticeleri, insaniyetten çıksa, o
çok ehemmiyetli ve yüksek ve hayattar olan insaniyet
mahiyeti, murdar ve mikrop yuvası bir lâşe hükmüne su-
kut edeceğini ispat eder. Beşerin idare ve ahlâk ve içti-
maiyatı ile çok alâkadar olan içtimaiyyun ve siyasiyyun
ve ahlâkıyyunun kulakları çınlasın. gelsinler; bu boşluğu
ne ile doldurabilirler? Ve bu derin yaraları ne ile tedavi
edebilirler?
İkinci Nokta:
Hakikat-i haşriyenin hadsiz bürhanların-
dan, sair erkân-ı imaniyeden gelen şahadetlerin hulâsa-
sından çıkan bir bürhanı, gayet muhtasar bir surette be-
yan eder. Şöyle ki:
Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın risale-
tine delâlet eden bütün mu’cizeleri ve bütün delâil-i nü-
büvveti ve hakkaniyetinin bütün bürhanları, birden, haki-
kat-i haşriyenin tahakkukuna şahadet ederek ispat eder-
ler. Çünkü, bu zatın bütün hayatında, bütün davaları, vah-
daniyetten sonra haşirde temerküz ediyor. Hem, umum
peygamberleri tasdik eden ve ettiren bütün mu’cizeleri ve
hüccetleri, aynı hakikate şahadet eder. Hem,
(1)
/
¬p
?o
°So
ôp
Hn
h
kelimesinden gelen şahadeti bedahet derecesine çıkaran
(2)
/
¬p
Ño
à`o
c
n
h
şahadeti de, aynı hakikate şahadet eder. Şöyle
ki:
MuhakeMat | 229 |
d
okuzuncu
Ş
ua
haşir:
kıyametten sonra bütün
insanların bir yere toplanmaları,
Allah’ın ölüleri diriltip mahşere çı-
karması.
hayattar:
canlı, yaşayan.
hüccet:
delil.
hükmüne:
yerine, de€erine.
hulâsa:
bir şeyin özü, esası, özeti.
içtimaiyat:
sosyal hayata ait bil-
gi.
içtimaiyyun:
toplum bilimciler,
sosyologlar.
insaniyet:
insanlık, bütün insan-
lar.
ispat:
do€ruyu delillerle göster-
me.
lâşe:
leş.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası, ta-
biatı, niteli€i.
mu’cize:
benzerini yapmaktan
insanların aciz kaldı€ı şey.
muhtasar:
kısaca, özetle.
murdar:
murdar, pis, kirli, i€renç.
nokta:
konu ile ilgili bölüm.
peygamber:
Allah tarafından ha-
ber getirerek ‹lahî emir ve yasak-
ları insanlara tebli€ eden elçi, ne-
bi.
risalet:
elçilik, resullük, peygam-
ber olarak gönderilme.
şahadet:
şahit olma, şahitlik; açık
alamet, işaret.
sair:
di€er, başka, öteki.
siyasiyyun:
siyasîler, siyasetçiler,
politikacılar.
sükût:
de€erden düşme, de€eri-
ni yitirme.
suret:
biçim, şekil, tarz.
taam:
yemek, yiyecek.
tahakkuk:
gerçekleşme, meyda-
na gelme, olma.
tasdik:
do€rulama, onaylama.
temerküz:
merkezleşme, bir
merkezde toplanma.
umum:
bütün.
vahdaniyet:
Allah’ın birli€i ve
varlı€ı, Allah’ın bir oluşu.
zahir:
açık, âşikar.
zat:
ululuk sahibi kişi, şahıs
(a.s.m).
ziyade:
çok, fazla
ahlâkıyyun:
ahlâk ilmi ile u€-
raşan ve bununla ilgili kitap
yazan âlimler, ahlâkçılar.
alâkadar:
ilgili, ilişki.
aleyhissalâtü vesselâm:
‘sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun’ anlamında Hz. Muham-
med’e dua.
bedahet:
açıklık, aşikâr, ispa-
ta ihtiyaç olmayacak derece-
de açıklık.
beşer:
insan, insanlık.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
dava:
takip edilen fikir, iddia.
delâil-i nübüvvet:
peygam-
berlik delilleri, peygamberli-
€in hak oldu€unu ispatlayan
deliller.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alamet, işaret.
ehemmiyetli:
önemli.
erkân-ı imaniye:
imana ait
esaslar.
gayet:
son derece.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikat-ı haşriye:
diriliş ger-
çe€i, haşir hakikatı.
hakkaniyet:
hak ve adalete
uygunluk, hak ve do€ruluk-
tan ayrılmama.
1.
Ve peygamberlerine iman ettim.
2.
Ve kitaplarına iman ettim.
1...,219,220,221,222,223,224,225,226,227,228 230,231,232,233,234,235,236,237,238,239,...332
Powered by FlippingBook