Muhakemat - page 226

ihtisar ile beyan ve hayat-ı insaniyeye, hususan hayat-ı
içtimaiyesine ne derece lüzumlu ve zarurî olduğunu izhar
ve bu iman-ı haşrî akîdesinin pek çok hüccetlerinden bir
tek hüccet-i külliyeyi icmal ile göstermek ve o akîde-i
haşriye ne derece bedihî ve şüphesiz bulunduğunu ifade
etmekten ibaret olarak, “İki nokta”dır.
Birinci Nokta:
Ahiret akîdesi, hayat-ı içtimaiye ve şah-
siye-i insaniyenin üssü’l-esası ve saadetinin ve kemalâtı-
nın esasatı olduğuna, yüzer delillerden bir mikyas olarak,
yalnız dört tanesine işaret edeceğiz:
Birincisi:
nev-i beşerin hemen yarısını teşkil eden ço-
cuklar, yalnız cennet fikriyle, onlara dehşetli ve ağlatıcı
görünen ölümlere ve vefatlara karşı dayanabilirler. Ve
gayet zayıf ve nazik vücutlarında bir kuvve-i maneviye
bulabilirler. Ve her şeyden çabuk ağlayan gayet mukave-
metsiz mizac-ı ruhlarında, o cennet ile bir ümit bulup,
mesrurâne yaşayabilirler.
Meselâ, cennet fikriyle der: “Benim küçük kardeşim
veya arkadaşım öldü; cennetin bir kuşu oldu, cennette
gezer, bizden daha güzel yaşar.” Yoksa, her vakit etra-
fında kendi gibi çocukların ve büyüklerin ölümleri, o za-
yıf bîçarelerin endişeli nazarlarına çarpması, mukave-
metlerini ve kuvve-i maneviyelerini zirüzeber ederek,
gözleriyle beraber ruh, kalb, akıl gibi bütün letaifini dahi
öyle ağlattıracak; ya mahvolup veya divane bir bedbaht
hayvan olacaktı.
ahiret:
dünya hayatından sonra
başlayıp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
akîde:
iman, inanılan ve itikat
edilen esas.
akîde-i haşriye:
haşir akîdesi, ha-
şir inancı.
bedbaht:
bahtsız, talihsiz, zavallı.
bedihî:
delil ve ispata muhtaç
olamayacak derecede açık ve or-
tada olan.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
divane:
deli, aklı başında olma-
yan.
esâsât:
esaslar, kökler, temeller.
gayet:
son derece.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal hayat,
toplum hayatı.
hayat-ı insaniye:
insan hayatı,
insana ait olan hayat.
hüccet:
delil.
hüccet-i külliye:
çok geniş ve
büyük delil.
d
okuzuncu
Ş
ua
| 226 | MuhakeMat
hususan:
bilhassa, özellikle.
ibaret:
meydana gelen, olu-
şan.
icmal:
kısa anlatma, özetle-
me, ayrıntılara girmeme.
ihtisar:
kısaltma, özetleme.
iman-ı haşrî:
haşre, yeniden
dirilmeye inanma.
izhar:
gösterme, açı€a vurma.
kemalât:
kemaller, olgunluk-
lar, mükemmellikler.
kuvve-i manevîye:
manevî
güç, moral.
letaif:
manevî duygular.
meselâ:
örne€in.
mesrurane:
sevinçli bir şekil-
de, sevinerek, memnun ola-
rak.
mikyas:
ölçü aleti, ölçek.
mizac-ı ruh:
ruh mizacı, ru-
hun durumu, yaratılışı.
mukavemet:
karşı koyma,
dayanma, direnme.
mukavemetsûz:
mukaveme-
ti yok eden, dayanılmaz hâle
getiren.
nazar:
bakış.
nazik:
narin, ince.
nev-i beşer:
insano€lu, insan-
lar.
nokta:
konu ile ilgili bölüm.
ruh:
dirilik kayna€ı, hayatın
temeli ve sebebi olan manevî
varlık.
saadet:
mutluluk.
şahsiye-i insaniye:
insanın
şahsiyeti, kendine mahsus
karakter ve kişili€i.
teşkil:
oluşturma, şekillendir-
me.
üssü’l-esas:
hakikî sa€lam te-
mel.
zarurî:
zorunlu.
zirüzeber:
altüst, karmakarı-
şık, darmada€ın.
1...,216,217,218,219,220,221,222,223,224,225 227,228,229,230,231,232,233,234,235,236,...332
Powered by FlippingBook