taayyün ve evamir-i tekviniyeyi imtisale müheyya bir va-
ziyette bulunmalarını sırr-ı hayat iktiza ediyor.
nasıl ki, bir ağacın çekirdek-i aslîsi ve kökü ve mün-
tehasında ve meyvelerindeki çekirdekleri dahi, aynen
ağaç gibi, bir nevi hayata mazhardırlar; belki, ağacın ka-
vanin-i hayatiyesinden daha ince kavanin-i hayatı taşıyor-
lar. Hem nasıl ki, bu hazır bahardan evvel geçmiş güzün
bıraktığı tohumlar ve kökler, bu bahar gittikten sonra, ge-
lecek baharlarda bırakacağı çekirdekler, kökler, bu bahar
gibi cilve-i hayatı taşıyorlar ve kavanin-i hayatiyeye tâbi-
dirler. Aynen öyle de, şecere-i kâinatın bütün dal ve
budaklarıyla her birinin bir mazisi ve müstakbeli var;
geçmiş ve gelecek tavırlarından ve vaziyetlerinden müte-
şekkil bir silsilesi bulunur; her nev’î ve her cüz’ünün ilm-i
İlâhiyede muhtelif tavırları ile müteaddit vücutları bir silsi-
le-i vücud-i ilmî teşkil eder. Ve vücud-i haricî gibi, vücud-i
ilmî dahi hayat-ı umumiyenin manevî bir cilvesine maz-
hardır ki, mukadderat-ı hayatiye o manidar ve canlı el-
vah-ı kaderiyeden alınır.
evet, âlem-i gaybın bir nevi olan âlem-i ervah, ayn-ı
hayat ve madde-i hayat ve hayatın cevherleri ve zatları
olan ervah ile dolu olması; elbette mazi ve müstakbel de-
nilen âlem-i gaybın bir diğer nevi de ve ikinci kısmı da-
hi, cilve-i hayata mazhariyeti ister ve istilzam eder.
Hem bir şeyin vücud-i ilmîsindeki intizam-ı ekmel ve
manidar vaziyetleri ve canlı meyveleri, tavırları, bir ne-
vi hayat-ı maneviyeye mazhariyetini gösterir.
MuhakeMat | 249 |
d
okuzuncu
Ş
ua
madde.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
manidar:
nükteli, ince manalı.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
mazhariyet:
görünme ve tezahür
yeri olma; nail olma, şereflenme.
mazi:
geçmiş zaman.
müheyya:
hazır, hazırlanmış,
amade.
muhtelif:
türlü türlü, çeşitli.
mukadderat-ı hayatiye:
kader
kalemiyle yazılmış hayatın prog-
ramı; kader, alın yazısı.
müntehâ:
bir şeyin ulaşabildi€i
son yer, nihayet.
müstakbel:
gelecek zaman.
müteaddit:
çeşitli, bir çok.
müteşekkil:
meydana gelmiş,
kurulmuş.
nev’î:
nev’ ile ilgili, nev’e ait, çe-
şitle ilgili.
nevî:
çeşit, tür.
şecere-i kâinat:
kâinat a€acı.
silsile:
zincir.
silsile-i vücud-i ilmî:
bilgiden
ibaret varlık silsilesi.
sırr-ı hayat:
hayat ve hayatın
gerçe€i.
taayyün:
meydana çıkma, belli
olma, belirlenme.
tâbi:
boyun e€en, uyan, itaat
eden.
teşkil:
oluşturma, şekillendirme.
vaziyet:
durum.
vücud-i haricî:
haricî vücut, varlı-
€ı ortaya çıkan, dışarıda varlı€ı bi-
linen, nesnel.
vücud-i ilmî:
ilmî varlık; bilgiden
ibaret varlık, sadece bilgi olarak
var olan.
zat:
kendi
âlem-i ervah:
ruhlar âlemi.
âlem-i gayp:
gayp âlemi, gö-
rünmeyen, fakat varlı€ı kesin
olan ve mahiyeti allah tara-
fından bilinen başka dünya-
lar.
ayn-ı hayat:
hayat pınarı.
çekirdek-i aslî:
asıl çekirdek,
öz; kâinatın özü, aslî çekirde-
€i.
cevher:
esas, maya, öz.
cilve:
tecelli, görüntü.
cilve-i hayat:
hayat cilveleri,
güzellikleri.
cüz:
parça.
elvah-ı kaderiye:
kader çizgi-
lerini (yazılarını) içeren levha-
lar.
ervah:
ruhlar, canlar, hayatın
cevherleri.
evamir-i tekviniye:
yaratma
içeren emirler, varlı€ın yaratı-
lışıyla ilgili işler.
evvel:
önce.
hayat-ı manevîye:
manevî
hayat.
hayat-ı umumîye:
umuma
ait olan hayat, toplum hayatı;
genel hayat.
iktiza:
gerektirme, lüzumlu
kılma.
ilm-i ‹lâhiye:
Allah’a ait ilim.
imtisal:
emre tamamen uy-
ma, gerekeni yapma, alınan
emre boyun e€me.
intizam-ı ekmel:
mükemmel
sistem, düzen.
istilzam:
gerektirme.
kavanin-i hayat:
hayat pren-
sipleri, kaideleri.
kavanin-i hayatiye:
hayatın
kanunları, prensipleri, kaide-
leri.
madde-i hayat:
hayat mad-
desi, hayat için lüzumlu olan