Mesnevi-i Nuriye - page 286

HidaYET-iKur’aNiYENiN
ŞuaINdaN
Zerre
(1)
W
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Cenab-ı Hakka nazır ve ona vâsıl olan yollar, kapılar
âlemin tabakaları, sayfaları, mürekkebatı nispetinde bir
yekûn teşkil etmektedir. Adî bir yol kapandığı zaman,
bütün yolların kapanmış olduğunu tevehhüm etmek, ce-
haletin en büyük bir şahididir. Bu adamın meseli, gayet
büyük askerî bir karargâhı havi büyük bir şehirde, karar-
gâhın bayrağını görmediğinden, sultanın ve askeriyeye
ait bütün şeylerin inkârına veya teviline başlayan adamın
meseli gibidir.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Her şeyin bâtını zahirinden daha âlî, daha kâmil, da-
ha lâtif, daha güzel, daha müzeyyen olduğu gibi, hayat-
ça daha kavi, şuurca daha tamdır. Ve zahirde görünen
hayat, şuur, kemal vesaire ancak bâtından zahire süzü-
len zayıf bir tereşşuhtur. Yoksa bâtın camit, meyyit olup
da ilim ve hayatı dışarıya vermiş olduğuna zehaba ihti-
mal yoktur.
adî:
basit, bayağı, sıradan.
âlem:
dünya, cihan.
âlî:
yüce, yüksek, ulu.
askerî:
askere veya askerliğe ait,
askere mahsus, askerle ilgili.
askeriye:
askerlik, ordu.
bâtın:
görünmeyen taraf, iç kısım.
camit:
ruhsuz, cansız madde.
cehalet:
cahillik, ilimden yoksun
olma, İlâhî hakikatlerden habersiz
olma.
gayet:
son derece.
havi:
içine alan, kapsayan, kuşa-
tan.
hidayet-i Kur’âniye:
Kur’ân’ın
gösterdiği hak ve doğru yol; isti-
kametli Kur’ân yolu.
ihtimal:
olabilirlik.
i’lem eyyühe’l-aziz:
ey aziz kar-
deşim bil ki!
ilim:
bilme, bilgi.
inkâr:
reddetme, inanmama, ka-
bul ve tasdik etmeme.
karargâh:
askerî birlikte kurmay
heyetinin toplandığı yer, mer-
kez.
kavi:
kuvvetli, güçlü.
kemal:
olgunluk, mükemmel-
lik, kusursuz, tam ve eksiksiz
olma.
lâtif:
yumuşak, tatlı, hoş.
mesel:
örnek.
meyyit:
ölmüş, ölü.
mürekkebat:
mürekkep şey-
ler, bileşikler, karışımlar.
müzeyyen:
ziynetlendirilmiş,
süslü.
nazır:
nazar eden, bakan.
nispet:
oran, ölçü.
şua:
ışın; bir kaynaktan uza-
nan ışık demeti.
şuur:
bilinç.
tabaka:
derece, kat.
tereşşuh:
sızıntı, damla.
teşkil:
oluşturma, şekillendir-
me.
tevehhüm:
vehimlenme, yok
olanı var zannetmekle ümit-
sizliğe ve korkuya düşme.
tevil:
yorumlama, yorum.
vâsıl:
ulaşan, erişen, kavuşan.
vesaire:
ve başkaları, bunun
gibileri.
yekûn:
toplam.
zahir:
dış yüz, görünüş.
zehap:
bir fikre veya zanna
kapılma.
zerre:
maddenin yapı taşı ma-
hiyetindeki en küçük parçası;
atom.
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Z
erre
| 286 | Mesnevî-i nuriye
1...,276,277,278,279,280,281,282,283,284,285 287,288,289,290,291,292,293,294,295,296,...528
Powered by FlippingBook