Mesnevi-i Nuriye - page 284

çiçek ile hercai menekşe gibi çiçekler verdi. Bizler için
süslendi. Yüzümüze gülüyorlar, kendilerini, bizlere sevdi-
riyorlar.
daha buradaki bir kısım tohumcuklar, bu güzel mey-
veleri verdi. Ve sümbül ve ağaç oldular. güzel tat, koku
ve şekilleriyle iştihamızı açıp, kendi nefislerine bizim ne-
fislerimizi davet ediyorlar. Ve kendilerini müşterilerine
feda ediyorlar; tâ nebatî hayat mertebesinden, hayvanî
hayat mertebesine terakki etsinler.
Ve hakeza, kıyas et. öyle bir surette o tohumcuklar
inkişaf ettiler ki, o tek kabza, muhtelif ağaçlar ve müte-
nevvi çiçeklerle dolu bir bahçe hükmüne geçti. İçinde
hiçbir galat, kusur yok;
(1)
m
Qƒo
`£o
a r
øp
e …'
ôn
J r
?n
g n
ô°n
ün
Ñ`r
dG p
™`p
Lr
QÉn
a
sırrını gösterir. Her bir tohum, ism-i Hafîz’in cilvesiyle ve
ihsanıyla, ona pederinin ve aslının malından verdiği irsi-
yeti iltibassız, noksansız muhafaza edip gösteriyor.
İşte bu hadsiz harika muhafazayı yapan zat-ı Hafîz, kı-
yamet ve haşirde hafîziyetin tecelli-i ekberini gösterece-
ğine kat’î bir işarettir.
evet, bu ehemmiyetsiz, zail, fânî tavırlarda bu derece
kusursuz, galatsız hafîziyet cilvesi bir hüccet-i kàtıadır ki,
ebedî tesiri ve azîm ehemmiyeti bulunan, emanet-i küb-
ra hamelesi ve arzın halifesi olan insanların ef’al ve âsâr
ve akvalleri ve hasenat ve seyyiatları, kemal-i dikkatle
muhafaza edip, muhasebesi görülecek.
akval:
sözler.
arz:
yer, dünya.
âsâr:
eserler.
azîm:
büyük.
cilve:
tecelli, görüntü.
ebedî:
sonu olmayan, daimî, sü-
rekli.
ef’al:
fiiller, işler.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
ehemmiyetsiz:
önemsiz.
emanet-i kübra:
büyük emanet,
en büyük emanet.
fânî:
ölümlü, geçici.
fedâ:
uğruna verme.
galat:
yanlış, yanılma, hata, bozul-
ma.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hafîziyet:
Allah’ın her şeyi muha-
faza ve kaydedici sıfatı.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
halife:
yeryüzünde bazı hususlar-
da Allah adına ve yine Allah’ın iz-
niyle hareket eden.
hamele:
taşıyanlar, kaldıranlar,
hamil olanlar, yüklenenler.
harika:
olağanüstü.
hasenat:
iyi ameller, iyi işler,
hayırlar.
haşir:
kıyametten sonra bütün in-
sanların bir yere toplanmaları, Al-
lah’ın ölüleri diriltip mahşere
çıkarması.
hayvanî:
hayvanla ilgili, hayvana
ait.
hercai menekşe:
parlak morum-
su menekşe.
hüccet-i kàtıa:
kat’î ve kesin de-
lil, hiç bir şüpheye mahal bırak-
mayan delil.
hükmüne:
yerine, değerine.
ihsan:
bağışlama, ikram etme, lü-
tuf.
iltibas:
birbirine benzeyen yerleri
şaşırıp karıştırma.
inkişaf:
ortaya çıkma, keşfolun-
ma; gelişme.
irsiyet:
soya çekim.
ism-i Hafîz:
Cenab-ı Hakkın mu-
hafaza eden, koruyan ma-
nasına gelen ismi.
kabza:
tutamak yeri, el
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
kemal-i dikkat:
tam ve mü-
kemmel bir dikkat.
kıyamet:
bütün kâinatın Allah
tarafından tayin edilen bir va-
kitte yıkılıp mahvolması.
kıyas:
karşılaştırma, bir şeyi
başka bir şeye benzeterek
hüküm verme.
kusur:
eksiklik, noksan, özür.
mertebe:
derece, basamak.
muhafaza:
koruma, saklama.
muhasebe:
hesap işlerinin gö-
rüldüğü yer.
muhtelif:
türlü türlü, çeşitli.
mütenevvi:
aynı cinsten ol-
mayan, nev’ nev’, çeşit çeşit.
nebatî:
bitkisel.
nefis:
kişinin kendisi, şahsı.
peder:
baba.
seyyiat:
seyyieler, fenalıklar,
kötülükler.
sır:
gizli hakikat.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tecelli-i ekber:
en büyük te-
celli, görünme, bilinme.
terakki:
yükselme, ilerleme.
tesir:
etki.
zail:
sona eren, yok olan.
Zat-ı Hafîz:
her şeyin aslını
koruyan ve muhafaza eden
zât, Allah.
1.
Haydi, çevir gözünü: En küçük bir kusur görüyor musun? (Mülk Suresi: 3.)
Z
ühre
| 284 | Mesnevî-i nuriye
1...,274,275,276,277,278,279,280,281,282,283 285,286,287,288,289,290,291,292,293,294,...528
Powered by FlippingBook