Mesnevi-i Nuriye - page 285

Âyâ, bu insan zanneder mi ki başıboş kalacak? Hâşâ!
Belki insan ebede mebustur ve saadet-i ebediyeye ve şe-
kavet-i daimeye namzettir. Küçük büyük, az çok, her
amelinden muhasebe görecek; ya taltif veya tokat yiye-
cek.
İşte, hafîziyetin cilve-i kübrasına ve mezkûr ayetin haki-
katine şahitler had ve hesaba gelmez. Bu meseledeki gös-
terdiğimiz şahit, denizden bir katre, dağdan bir zerredir.
(1)
o
º«/
µ
n
?r
G o
º«/
?n
©r
dG n
âr
fn
G n
?s
fp
G B Én
æn
àr
ª s
?n
Y Én
e s
’p
G B Én
æn
d n
ºr
?p
Y n
’ n
?n
fÉn
ër
Ѱo
S
é@è
Mesnevî-i nuriye | 285 |
Z
ühre
taltif:
iltifat etme, gönül okşama;
rütbe, nişan, para, mevki vb. şey-
lerle mükâfatlandırma.
tenzih:
Allah’ı şanına lâyık olma-
yan şeylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma,
münezzeh sayma.
zerre:
en küçük parça, molekül,
atom.
amel:
fiil, iş.
âyâ:
tedavisi mümkün değil,
iyileştirilemez.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
cilve-i kübra:
en büyük cilve.
ebed:
sonsuzluk, daimîlik.
had ve hesaba gelmeme:
sayısız ve sınırsız olma.
hafîziyet:
Cenab-ı Hakkın her
mahlûkun başına gelecek va-
ziyetleri ve başından geçenleri
muhafaza etme sıfatı.
hakikat:
gerçek, esas.
hâşâ:
asla, kat’iyen, öyle değil,
Allah göstermesin.
katre:
damla.
kusur:
eksiklik, noksan, özür.
mebus:
gönderilen, yollanan,
elçi.
mesele:
önemli konu.
mezkûr:
zikredilen, adı geçen,
anılan.
muhasebe:
hesaplaşma,
karşılıklı hesap görme.
namzet:
aday.
saadet-i ebediye:
sonu olma-
yan, sonsuz mutluluk.
şekavet-i daime:
sürekli bed-
bahtlık, sonsuz sıkıntı.
1.
Seni her türlü kusur ve noksandan tenzih ederim. Senin bize öğrettiğinden başka bizim
hiçbir bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her şeyi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi:
32.)
1...,275,276,277,278,279,280,281,282,283,284 286,287,288,289,290,291,292,293,294,295,...528
Powered by FlippingBook