Yirmi Dördüncü Mektubun
İkinci Zeyli
Mirac-ıNebevîhakkındadır.
(1)
/
?p
ór
ªn
ë
p
H
o
íp
q
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
?n
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
|}
/
¬p
ª°r
SÉp
H
W
@…'
hr
Én
Ÿr
G o
ás
æn
L Én
gn
ór
æp
Y@»'
¡n
àr
æo
Ÿr
G p
In
Qr
óp
°S n
ór
æp
Y@…'
ôr
No
G k
án
dr
õn
f o
?'
Gn
Q r
ón
?n
dn
h
@»'
¨n
W Én
en
h o
ôn
°ün
Ñr
dG n
ÆGn
R Én
e@?'
ûr
¨n
j Én
e n
In
Qr
óu
°ùdG »n
°ûr
¨n
j r
Pp
G
(2)
@…'
ôr
Ño
µr
dG p
¬p
q
Hn
Q p
äÉn
j'
G r
øp
e…'
Gn
Q r
ón
?n
d
M
EVLİD-İN
EBEVîNİN
Miraciye kısmında Beş
nükteyi beyan edeceğiz.
bİRİNCİ NÜkte
Cennetten getirilen Burak’a dair, mevlit yazan süley-
man efendi hazin bir aşk macerasını beyan ediyor. o zat
ehl-i velâyet olduğu ve rivayete bina ettiği için, elbette bir
hakikati o suretle ifade ediyor. Hakikat şu olmak gerek-
tir ki:
Âlem-i bekanın mahlûkları, resul-i ekrem Aleyhissalâ-
tü Vesselâmın nuruyla pek alâkadardırlar. Çünkü, onun
alâkadar:
ilgili, alâkalı.
âlem-i beka:
sonsuzluk âlemi,
ahiret.
aleyhissalâtü vesselâm:
“salât
ve selâm onun üzerine olsun” an-
lamında.
aşk:
şiddetli sevgi, muhabbet.
ayet:
delil, Allah’ın varlığını göste-
ren, bildiren şey.
beyan etmek:
anlatmak, açıkla-
mak.
burak:
Hz. Muhammed’in Miraçta
Allah’ın ihsanı olarak bindiği,
cennetten getirilen binek.
dair:
alâkalı, ait, ilgili.
ehl-i velâyet:
velî olanlar; Allah’ın
dostluğunu kazananlar.
hakikat:
gerçek, bir şeyin aslı ve
esası.
hakikî:
gerçek.
hazin:
hüzünlü.
ifade etme:
anlatma, söyleme.
mahlûk:
varlık, yaratılmış, yara-
tık.
Me’vâ:
varılacak yer, sığınacak
yer.
Mevlid:
Peygamberimizin (
ASM
)
doğumu menkıbesi ve hayatı ile
ilgili eser..
Mevlid-i Nebevî:
Peygamberimi-
zin doğumunu anlatan manzum
eser.
Miraciye:
Mevlidin Peygamberi-
mizin Miraca, Allah katına çıkışını
anlatan bölümü.
Mirac-ı Nebevî:
Peygamberimi-
zin (
ASM
) Miraca, Allah katına çıkı-
şı.
nur:
aydınlık, ışık.
nükte:
herkesin anlayamadığı in-
ce mana, ancak dikkat edildiğin-
de anlaşılan ince söz ve mana.
Rab:
yaratan, besleyen, büyüten,
terbiye eden Allah.
Rahîm:
sonsuz merhamet ve şef-
kat sahibi olan Allah.
Rahman:
ister mü’min, ister kâfir;
ister iyi isterse kötü olsun; rah-
meti bütün herkese yayılan ve
bütün yaratılmışların rızıklarını ve
geçim şekillerini içine alan
rahmetin sahibi Allah.
Resul-i ekrem:
çok cömert,
kerim olan Peygamber, Hz.
Muhammed.
rivayete bina etmek:
nakle-
dilen, aktarılan bir habere ve-
ya söze dayandırmak.
Sidre:
yedinci kat gökte bir
makam.
Sidre-i Münteha:
yedinci kat
gökte olduğu rivayet edilen
ve Peygamber Efendimizin
miraçta ulaştığı en son ma-
kam.
suret:
şekil, biçim, görünüş.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve
noksan sıfatlardan uzak tut-
ma,
zat:
Kişi, şahıs.
zeyil:
ek, ilâve.
1.
Allah’ın adıyla. • Hiçbir şey yoktur ki, Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
2.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. • And Olsun ki, onu bir kere daha hakikî suretinde
gördü. • Sidre-i Müntehada gördü. • Ki, Onun yanında Me’vâ Cenneti vardır. • O zaman Sid-
re’yi Allah’ın nuru kaplamıştı. • Göz ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. • And olsun ki
Rabbinin ayetlerinden en büyüklerini gördü. (Necm Suresi: 13-18.)
Y
irmi
d
ördÜncÜ
m
ekTup
| 510 | Mektubat