(1)
r
ºo
µ
n
d r
Öp
én
à°r
Sn
G /
ʃo
Yr
OG o
ºo
µ
t
`Hn
Q n
?Én
bn
h
fermanýný dinle.
r?GnƒnN …
p
OGnO ¬nf rOGnO »
p
gGnƒnN ¬nf rô n
c
nG
denildiði gibi, “
Eðerver-
mekistemeseydi,istemekvermezdi
.”
(2)
(3)
o
º«/
µn
?r
G o
º«/
?n
©r
dG n
âr
fn
G n
?s
fp
G =É`n
æ`n
à`r
ªs
?n
Y Én
e s
’p
G BÉ '
æn
d n
ºr
?p
Y n
’ n
?n
fÉn
ër
Ño
°S
?
/
a Én
e n
On
ón
Y p
ón
Hn
’r
G n
‹p
G p
?n
Rn
’r
G n
øp
e m
ós
ªn
ëo
e Én
fp
óp
q
«°n
S '
¤n
Y p
q
?n
°U s
ºo
¡
s
?dn
G
n
Ú
/
e'
G BÉ n
æ n
æj
/
O r
ºu
?n
°Sn
h Én
ær
ªu
?n
°S r
ºu
?n
°Sn
h
/
¬p
Ñr
ën
°Un
h
/
¬p
d'
G '
=¤n
Yn
h$G p
ºr
?p
Y
(4)
n
Ú/
ªn
dÉn
©r
dG u
Ün
Q! o
ór
ªn
?r
Gn
h
®
ilm-i Ýlâhî:
Allah’ýn sonsuz ilmi.
mahsus:
has, ait, lâyýk.
mevcudat:
varlýklar.
Rab:
yaratan, besleyen, büyüten,
terbiye eden Allah.
selâmet:
tehlikelerden, korktuk-
larýndan ve kötülüklerden kurtul-
ma.
tenzih etme:
Allah’ýn her türlü
kusur ve noksandan uzak oldu-
ðunu bilip, söyleme.
Âl ve ashap:
Peygamberimi-
zin aile fertleri ve Sahabeler.
ebed:
sonu olmayan gelecek
zaman, sonsuzluk.
ehemmiyet:
önem, kýymet,
deðer.
ezel:
baþlangýcý olmayan geç-
miþ zaman.
ferman:
emir, buyruk.
Hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydalý, anlamlý, yerli
yerinde oluþ.
1.
Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua edin, size cevap vereyim. (Mü’min Suresi: 60.)
2.
Ebu Nuaym, Hilyetü’l-Evliya, 3:263.
3.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öðrettiðinden baþka bizim hiçbir bilgi-
miz yoktur. Sen her þeyi hakkýyla bilir, her iþi hikmetle yaparsýn. (Bakara Suresi: 32.)
4.
Allah’ým, Efendimiz Muhammed’e ve onun Âl ve Ashabýna, ezelden ebede kadar ilm-i Ýlâhî-
deki mevcudatýn adedince salât ve selâm eyle. Bizi ve dinimizi selâmette kýl. Âmin. Ezelden
ebede her türlü hamd ve övgü, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
Mektubat | 509 |
Y
irmi
d
ördÜncÜ
m
ekTup