Mektubat - page 511

getirdiği nur iledir ki, cennet ve dâr-ı ahiret, cin ve ins ile
şenlenecek. eğer o olmasaydı, o saadet-i ebediye olmaz-
dı ve cennetin her nevi mahlûkatından istifadeye müsta-
it olan cin ve ins, cenneti şenlendirmeyeceklerdi; bir ci-
hette sahipsiz, virane kalacaktı.
Yirmi dördüncü sözün dördüncü dalında beyan edil-
diği gibi, nasıl ki bülbülün güle karşı dâsitâne-i aşkı, ta-
ife-i hayvanatın taife-i nebatata derece-i aşka baliğ olan
ihtiyacat-ı şedide-i aşknümayı rahmet hazinesinden ge-
len ve hayvanatın erzaklarını taşıyan kafile-i nebatata
karşı ilân etmek için bir hatib-i rabbanî olarak, başta
bülbül-i gül ve her neviden bir nevi bülbül intihap edilmiş
ve onların nağamatı dahi, nebatatın en güzellerinin baş-
larında hoşamedî nev’inden tesbihkârâne bir hüsnüistik-
baldir, bir alkışlamadır.
Aynen bunun gibi, sebeb-i hilkat-i eflâk ve vesile-i sa-
adet-i dâreyn ve Habib-i rabbülâlemîn olan zat-ı Mu-
hammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâma karşı, nasıl ki
melâike nev’inden Hazret-i Cebrail Aleyhisselâm kemal-i
muhabbetle hizmetkârlık ediyor, melâikelerin Hazret-i
Âdem Aleyhisselâma inkıyat ve itaatini ve sırr-ı sücudu-
nu gösteriyor; öyle de, ehl-i cennetin, hatta cennetin
hayvanat kısmının dahi o zata karşı alâkaları, bindiği
Burak’ın hissiyat-ı âşıkanesiyle ifade edilmiştir.
İkİNCİ NÜkte
Mirac-ı nebeviyedeki maceralardan birisi, Cenab-ı
Hakkın resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma karşı
ihtiyacat-ı şedide-i aşknüma:
aşk derecesindeki şiddetli ihti-
yaçlar.
inkıyat:
boyun eğme.
ins:
insan, âdemoğlu.
intihap edilme:
seçilme.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma.
itaat:
boyun eğme, uyma.
kafile-i nebatat:
bitkiler toplulu-
ğu.
kemal-i muhabbet:
mükemmel
bir sevgi.
mahlûkat:
yaratılmışlar, yaratık-
lar, varlıklar.
melâike:
melekler.
Mirac-ı Nebeviye:
Peygamberi-
mizin Miraca, Allah katına çıkışı.
müstait:
kabiliyetli, yetenekli.
nağamat:
nağmeler, güzel sesler.
nebatat:
bitkiler.
nevi:
tür, çeşit, cins.
nur:
aydınlık, ışık.
nükte:
herkesin anlayamadığı in-
ce mana, ancak dikkat edildiğin-
de anlaşılan ince söz ve mana.
rahmet:
acıma, merhamet etme,
esirgeme, bağışlama, şefkat gös-
terme
Resul-i ekrem:
Allah’ın en değerli
ve cömert elçisi olan Hz. Muham-
med.
saadet-i ebediye:
devamlı, son-
suz mutluluk.
sebeb-i hilkat-i eflâk:
feleklerin,
âlemlerin yaratılmasının sebebi.
sırr-ı sücud:
secde etme, secde-
ye varma sırrı.
taife-i hayvanat:
hayvanlar ta-
ifesi, topluluğu.
taife-i nebatat:
bitkiler taifesi,
topluluğu.
tesbihkârâne:
tesbih edercesine.
vesile-i saadet-i dâreyn:
iki dün-
ya (dünya ve ahiret) mutluluğu-
nun vesilesi.
virane:
harap olmuş, ıssız.
zat:
kişi, şahıs, fert; Peygamberi-
miz.
zat-ı Muhammed-i arabî:
Arap-
ların arasında gelen Hz. Muham-
med’in zatı.
alâka:
ilgi.
aleyhissalâtü vesselâm:
“sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun,” anlamında.
aleyhisselâm:
ona selâm ol-
sun.
baliğ:
ulaşan, erişen.
beyan etmek:
anlatmak,
açıklamak.
burak:
Hz. Muhammed’in Mi-
raçta Allah’ın ihsanı olarak
bindiği cennetten getirilen bi-
nek.
bülbül-i gül:
gülün âşığı gül.
cihet:
yön, taraf.
cin:
gözle görünmez, lâtif ci-
simlerden ibaret bir yaratık.
dâr-ı ahiret:
ahiret yurdu.
dâsitâne-i aşk:
aşk hikâyesi
ve destanı.
derece-i aşk:
aşk derecesi.
ehl-i cennet:
cennet ehli,
cennette bulunanlar.
erzak:
rızıklar, yiyecekler.
Habib-i Rabbülâlemîn:
âlem-
lerin Rabbi olan Allah’ın habi-
bi, en sevgili kulu, Hz. Mu-
hammed.
hatib-i Rabbanî:
bütün var-
lıkların rızıklarını veren ve on-
ları uyum içinde sevk, idare
ve terbiye eden Allah’ın hati-
bi.
hayvanat:
hayvanlar.
Hazret-i Cebrail:
dört büyük
melekten biri olup; vahiy ge-
tirmekle görevli olan melek-
tir.
hissiyat-ı âşıkane:
âşıkça, aş-
ka benzer duygular.
hizmetkâr:
hizmetçi.
hoşamedî:
hoş geldin demek.
hüsnüistikbal:
güzel karşıla-
ma, iyi karşılama.
ifade:
anlatma, söyleme.
Mektubat | 511 |
Y
irmi
d
ördÜncÜ
m
ekTup
1...,501,502,503,504,505,506,507,508,509,510 512,513,514,515,516,517,518,519,520,521,...1086
Powered by FlippingBook