Yirmi Dördüncü Mektubun
Birinci Zeyli
(2)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
í p
q
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
?n
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
|}
/
¬p
ª°r
SÉp
H
W
(3)
r
ºo
c
o
D
hBÉ n
Yo
O n
’ r
ƒn
d »
pq
`Hn
Q r
ºo
µ
p
HGo
D
ƒn
Ñr
©n
j Én
e r
?o
b
Y
ANİ
, “
Eyinsanlar!Duanızolmazsaneehemmiye-
tinizvar?
” mealindeki ayetin beş nüktesini dinle.
bİRİNCİ NÜkte
dua bir sırr-ı azîm-i ubudiyettir; belki ubudiyetin ruhu
hükmündedir. Çok yerlerde zikrettiğimiz gibi, dua üç ne-
vidir.
•
Birincineviduaistidatlisanıyladır
ki, bütün hububat,
tohumlar, lisan-ı istidat ile Fâtır-ı Hakîm’e dua ederler ki,
“senin nukuş-i esmanı mufassal göstermek için, bize
neşvünema ver. küçük hakikatimizi sümbülle ve ağacın
büyük hakikatine çevir.”
Hem şu istidat lisanıyla dua nev’inden birisi de şudur
ki:
Esbabıniçtimaı,müsebbebinicadınabirduadır
. Yani,
esbap bir vaziyet alır ki, o vaziyet, bir lisan-ı hâl hükmü-
ne geçer ve müsebbebi kadîr-i zülcelâl’den dua eder,
meal:
anlam, mana.
mufassal:
ayrıntılı, detaylı.
müsebbep:
sebep olunan şey,
sebebin sonucu.
neşvünema:
gelişme.
nevi:
tür, çeşit.
nukuş-i esma:
Cenab-ı Hakkın
isimlerinin sanatlı ve süslü görün-
tüleri.
nükte:
herkesin anlayamadığı in-
ce mana, ancak dikkat edildiğin-
de anlaşılan ince söz ve mana.
Rab:
yaratan, besleyen, büyüten,
terbiye eden Allah.
Rahîm:
sonsuz merhamet ve şef-
kat sahibi olan Allah.
Rahman:
ister mü’min, ister kâfir;
ister iyi isterse kötü olsun; rah-
meti bütün herkese yayılan ve
bütün yaratılmışların rızıklarını ve
geçim şekillerini içine alan rah-
metin sahibi Allah
sümbüllemek:
sümbül gibi yap-
mak.
sırr-ı azîm-i ubudiyet:
kulluğun
büyük sırrı ve hakikati.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve
noksan sıfatlardan uzak tutma,
şanına lâyık ifadelerle anma.
ubudiyet:
kulluk.
vaziyet:
hâl, durum.
zeyil:
ek, ilâve.
zikir:
anma, bildirme, söyleme.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si,
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
Fâtır-ı Hakîm:
her şeyi hik-
metle, benzersiz bir şekilde,
farklı yapı ve özelliklerde ya-
ratan Allah.
hakikat:
gerçek, bir şeyin aslı
ve esası.
hububat:
tohumlar, ekin ta-
neleri.
hükmünde:
gibi, yerinde.
hükmüne geçmek:
gibi ol-
mak, yerine geçmek.
icat:
yoktan yaratma, var et-
me.
içtimaı:
toplanma, bir araya
gelme.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kadîr-i Zülcelâl:
büyüklük sa-
hibi ve her şeye gücü yeten
Allah.
lisan:
dil.
lisan-ı hâl:
hâl dili.
lisan-ı istidat:
kabiliyet dili.
1.
Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki, Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
De ki: Eğer duanız olmasa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var? (Furkan Suresi: 77.)
Mektubat | 503 |
Y
irmi
d
ördÜncÜ
m
ekTup