Mektubat - page 513

Hem, esma-i İlâhiyedeki cemal ve kemal hazinelerini
lisan-ı kur’ân ile açmıştır.
Hem, kâinatın ayat-ı tekviniyesinin, sâniinin kemaline
delâletlerini parlak ve kat’î bir surette lisan-ı kur’ân’la
beyan ediyor.
Hem, küllî ubudiyetiyle rububiyet-i İlâhiyeye âyinedar-
lık ediyor.
Hem, mahiyetinin camiiyetiyle bütün esma-i İlâhiyeye
bir mazhar-ı etem olmuştur.
elbette bunun için denilebilir ki:
Cemîl-i zülcelâl, kendi cemalini sevmesiyle, o cemalin
en mükemmel âyine-i zîşuuru olan Muhammed-i Arabî
Aleyhissalâtü Vesselâmı sever.
Hem, kendi esmasını sevmesiyle, o esmanın en par-
lak âyinesi olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesse-
lâmı sever ve Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâ-
ma benzeyenleri dahi derecelerine göre sever.
Hem, sanatını sevdiği için, elbette onun sanatını en
yüksek bir seda ile bütün kâinatta neşreden ve semava-
tın kulağını çınlatan, ber ve bahri cezbeye getiren bir vel-
vele-i zikir ve tesbih ile ilân eden Muhammed-i Arabî
Aleyhissalâtü Vesselâmı sever ve ona ittiba edenleri de
sever.
Hem, masnuatını sevdiği için, o masnuatın en mü-
kemmeli olan zîhayatı ve zîhayatın en mükemmeli olan
rın içinden çıkan Peygamberimiz
Muhammed.
neşretme:
yayma, duyurma.
rububiyet-i İlâhiye:
Allah’ın ter-
biye ediciliği; bütün varlıkların ih-
tiyaçlarını gidermesi, yetiştirmesi,
onları uyum içinde sevk ve idare
etmesi.
Sâni:
her şeyi sanatlı olarak ve
mükemmel bir şekilde yaratan
Allah.
seda:
ses.
semavat:
semalar, gökler.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve
noksan sıfatlardan uzak tutma,
şanına lâyık ifadelerle anma.
velvele-i zikir:
zikir sesleri.
zîhayat:
hayat sahibi.
aleyhissalâtü vesselâm:
“sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun,” anlamında.
ayat-ı tekviniye:
yaratılışa
ait ayetler, deliller.
âyine:
ayna.
âyinedar:
ayna olan, göste-
ren, yansıtan.
âyine-i zîşuur:
şuur sahibi
ayna.
bahir:
deniz.
ber:
kara, yer.
beyan:
anlatma, açıklama,
bildirme.
camiiyet:
birçok manayı ve
hakikati içermek, kendisinde
bulundurmak.
cemal:
güzellik.
Cemîl-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük ve güzellik sahibi Al-
lah.
cezbe:
kendinden geçme hâ-
li, coşma.
delâlet:
delil olma, gösterme.
esma:
adlar, isimler.
esma-i İlâhiye:
Allah’ın isim-
leri.
ittiba:
uyma, itaat etme.
kâinat:
yaratılmış olan şeyle-
rin tamamı, bütün âlemler,
varlıklar.
kat’î:
kesin, şüphesiz.
kemal:
kusursuzluk, mükem-
mellik.
küllî ubudiyet:
çok büyük ve
kapsamlı ubudiyet.
lisan-ı kur’ân:
Kur’ân’ın dili.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası,
hakikati, özelliği.
masnuat:
sanatla yapılmış
şeyler.
mazhar-ı etem:
tam ve ku-
sursuz bir ayna, görünme ye-
ri.
Muhammed-i arabî:
Arapla-
Mektubat | 513 |
Y
irmi
d
ördÜncÜ
m
ekTup
1...,503,504,505,506,507,508,509,510,511,512 514,515,516,517,518,519,520,521,522,523,...1086
Powered by FlippingBook