Mektubat - page 38

Şuzemininyüzünüyaldızlayan
Nazeninmu’cizatıçünmelekseyranına,
Şusemanınarzabakan,cennetedikkateden
Binlermüdakkikgözlerizbiz.(HaşİYe)
Tuba-ihilkattensemavatşıkkına,
HepKehkeşanağsanına,
BirCemîl-iZülcelâl’indest-ihikmetiyletakılmış,
Pekgüzelmeyvelerizbiz.
Şusemavatehlinebirermescid-iseyyar,
Birerhane-idevvar,birerulvîaşiyâne,
Birermisbah-ınevvar,birergemi-icebbar,
Birertayyarelerizbiz.
BirKadîr-iZülkemal’in,birHakîm-iZülcelâl’in,
Birermu’cize-ikudret,birerharika-isanat-ıhâlıkane,
Birernadire-ihikmet,birerdâhiye-ihilkat,
Birernurâlemiyizbiz.
Böyleyüzbindilile,yüzbinbürhangösteririz;
İşittiririzinsanolaninsana.
Körolasıdinsizgözü,görmezolduyüzümüzü,
Hemişitmezsözümüzü;haksöyleyenayetlerizbiz.
HaşİYe:
Yani cennet çiçeklerinin fidanlık ve mezraacığı olan zeminin yü-
zünde hadsiz mu’cizat-ı kudret teşhir edildiğinden, semavat âlemindeki
melâikeler, o mu’cizatı ve o harikaları temaşa ettikleri gibi, ecram-ı se-
maviyenin gözleri hükmünde olan yıldızlar dahi, güya melâikeler gibi,
zemin yüzündeki nazenin masnuatı gördükçe, cennet âlemine bakıyor-
lar. o muvakkat harikaları bâkî bir surette cennette dahi temaşa ediyor-
lar gibi, bir zemine, bir cennete bakıyorlar. Yani o iki âleme nezaretle-
ri var demektir.
ağsan:
dallar.
âlem:
cennet ve dünya; varlık sı-
nıflarından her biri.
arz:
yer, dünya.
aşiyâne:
mesken, ev, yuva.
ayet:
delil.
bâkî:
ebedî, daimî.
bürhan:
delil.
Cemîl-i Zülcelâl:
büyüklük ve
sonsuz güzellik sahibi Allah.
cennet âlemi:
varlık sınıflarından
her biri, cennetin varlıkları, cen-
net nimetleri.
çün:
gibi.
dâhiye-i hilkat:
yaratılıştan dâhî
olan, üstün ve harikalıklarla yara-
tılan.
dest-i hikmet:
hikmet eli.
ecram-ı semaviye:
gök cisimleri.
gemi-i cebbar:
büyük ve aza-
metli gemi.
güya:
sanki.
hadsiz:
sınırsız.
hak:
doğru, gerçek.
Hakîm-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük sahibi ve her şeyi hikmete
yaratan Allah.
hane-i devvar:
devamlı dönen
hane, yıldız.
harika-i sanat-ı Hâlıkane:
yaratı-
cıya yakışır şekildeki sanat hari-
kası.
haşiye:
dipnot.
d
ördÜncÜ
m
ekTup
| 38 | Mektubat
hükmünde:
değerinde.
kadîr-i Zülkemal:
sonsuz ke-
mal sahibi ve her şeye gücü
yeten Allah.
kehkeşan:
Samanyolu.
masnuat:
sanatla yapılmış
şeyler.
melâike:
melekler.
melek:
Allah’ın nurdan yarat-
tığı, Allah’ın emirlerine tam
itaat eden mahlûk.
mescid-i seyyar:
gezici, sey-
yar mescit.
mezraa:
ekilecek yer.
misbah-ı nevvar:
nurlu lâm-
ba.
mu’cizat:
mu’cizeler.
mu’cizat-ı kudret:
Kudret
mu’cizeleri.
mu’cize-i kudret:
Cenab-ı
Hakkın kudretinin mu’cizesi.
muvakkat:
geçici.
müdakkik:
inceden inceye
dikkatle araştıran.
nadire-i hikmet:
bir gayeye
binaen benzersiz yaratılan.
nazenin:
nazlı, narin.
nezaret:
bakma, gözetme.
nur:
parıltı, ışık.
sema:
gökyüzü.
semavat ehli:
gök ehli.
semavat:
gökler.
seyran:
seyretme.
suret:
biçim, görünüş.
şık:
seçenek.
tayyare:
uçak.
temaşa:
seyretme.
teşhir:
gösterme.
tuba-i hilkat:
yaratışın nurlu
ağacı.
ulvî:
yüksek, yüce.
yaldız:
parlatmaya yarayan
şey, süs.
zemin:
yeryüzü.
1...,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37 39,40,41,42,43,44,45,46,47,48,...1086
Powered by FlippingBook