Mektubat - page 184

• Hem, nakl-i sahih-i kat’î ile, ferman etmiş ki:
(1)
m
q
»p
?n
Y r
…n
ón
j '
¤n
Y o
ôn
Ñr
«n
N o
ín
àr
Øo
Jn
h
deyip, “Hayber kal’asının
fethi Ali’nin eliyle olacak.” Me’mulün pek fevkinde, ikin-
ci gün bir mu’cize-i nebeviye olarak, Hayber kal’asının
kapısını Hazret-i Ali çekip kalkan gibi istimal ederek fet-
he muvaffak olduktan sonra, kapıyı yere atmış. sekiz kuv-
vetli adam o kapıyı yerden kaldıramamış. Bir rivayette
kırk adam kaldıramamış.
• Hem ferman etmiş ki:
(2)
l
In
óp
MGn
h Én
ªo
gGn
ƒr
Yn
O p
¿Én
àn
Äp
a n
?p
àn
àr
?n
J »
s
à`n
M o
án
YÉs
°ùdG o
?ƒo
?n
J n
diye, sıf-
fin’de Hazret-i Ali ile Muaviye’nin harbini haber vermiş.
• Hem ferman etmiş ki:
(3)
o
án
«p
ZÉn
Ñr
dG o
án
Äp
Ør
dG o
¬o
?o
àr
?n
J Gk
QÉs
ªn
Y s
¿p
G
diye, “Bâğî bir taife Ammar’ı katledecek.” sonra, sıffin
harbinde katledildi. Hazret-i Ali, onu Muaviye’nin taraf-
tarları bâğî olduklarına hüccet gösterdi. Fakat, Muaviye
tevil etti. Amr İbnü’l-As dedi: “Bâğî yalnız onun katilleri-
dir; umumumuz değiliz.”
• Hem ferman etmiş ki:
( 4 )
Év
«n
M o
ôn
ªo
Y n
?Gn
OÉn
e o
ôn
¡r
¶n
J n
’ n
øn
àp
Ør
dG s
¿p
G
diye, “Hazret-i ömer sağ kaldıkça içinizde fitneler zuhur
etmez” haber vermiş; öyle de olmuş.
• Hem, süheyl ibni Amr daha imana gelmeden esir
olmuş. Hazret-i ömer, resul-i ekrem Aleyhissalâtü
Vesselâma demiş ki: “İzin ver, ben bunun dişlerini.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
bâğî:
asi; haksızlık eden.
dava:
takip edilen fikir, iddia.
esir:
savaşta düşman eline düşen
kimse, tutsak, köle.
ferman:
emir, buyruk.
fetih:
bir ülkeyi veya yeri ele ge-
çirme.
fevkinde:
üstünde, üzerinde.
fitne:
karışıklık, kargaşa, fesat.
harp:
savaş.
Hayber kal’ası:
Hayber Kalesi.
hüccet:
delil.
iman:
inanma, inanç.
istimal etmek:
kullanmak.
isyan:
başkaldırma, emre karşı
gelip ayaklanma.
kıyamet:
son derece büyük yı-
kım, dünyanın sonu.
me’mul:
umulan, ümit edilen.
mu’cize-i Nebevî:
nebevî
mu’cize, Peygamberimizin
mu’cizesi.
muvaffak:
başarılı.
nakl-i sahih-i kat’î:
kesinlikle
doğru olan haberi bildirme,
aktarma.
Resul-i ekrem:
çok cömert,
kerim ve Allah’ın insanlara bir
elçisi olan Hz. Muhammed.
rivayet:
bir haber, söz veya
olayı nakletme, aktarma.
Sıffin:
Hz. Ali ile Hz. Muavi-
ye’nin savaştığı yer ve bu sa-
vaşın adı.
taife:
topluluk, grup.
tevil etme:
yorumlama.
umum:
hep, bütün.
zuhur etmek:
görünmek, or-
taya çıkmak.
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
| 184 | Mektubat
1.
Müsned, 5:333.
2.
Müslümanlardan davaları aynı iki grup birbirleriyle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. (Sahi-
hü’l-Camiü’s-Sağir, 6:174; Müslim, Fiten: 4.)
3.
Ammar’ı isyancı bir grup öldürecektir. (Kadı İyaz, Şifa, 1:339.)
4.
Ömer sağ kaldıkça fitneler baş göstermeyecektir. (Buharî, 4:238.)
1...,174,175,176,177,178,179,180,181,182,183 185,186,187,188,189,190,191,192,193,194,...1086
Powered by FlippingBook