İşte buna binaen, “Bu zamana kadar uzun mesafeden
gelen, şu zamandan tâ o zamana kadar bu hâdiseleri nasıl
bileceğiz ki karışmamış ve safîdir?” hatıra gelmemelidir.
Berekete dair mu’cizat-ı kat’iyenin
BirinciMisali:
Başta
Buharî
ve
Müslim
, kütüb-i sitte-i sahiha mütte-
fikan haber veriyorlar ki:
resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Hazret-i
zeyneb ile tezevvücü velîmesinde, Hazret-i enes’in
validesi ümmü süleym, bir iki avuç hurmayı yağ ile
kavurarak bir kaba koyup Hazret-i enes’le peygamber
Aleyhissalâtü Vesselâma gönderdi. enes’e ferman etti
ki: “Filân, filânı çağır. Hem, kime tesadüf etsen davet
et.” enes de kime rast geldiyse çağırdı. üç yüz kadar
sahabe gelip suffe ve Hücre-i saadeti doldurdular.
Ferman etti:
k
In
ôn
°ûn
Y k
In
ôn
°ûn
Y Gƒo
?s
?n
ën
J
Yani, “
Onaronarhalka
olunuz
.” sonra, mübarek elini o az taam üzerine koydu,
dua etti, “Buyurun” dedi. Bütün o üç yüz adam yediler,
tok olup kalktılar. enes’e ferman etmiş: “kaldır.” enes
demiş ki: “Bilmedim, taam kabını koyduğum vakit mi
taam çoktu, yoksa kaldırdığım vakit mi çoktu, fark
edemedim.”
(1)
İkinciMisal:
Mihmandar-ı nebevî ebu eyyubi’l-
ensarî, hanesine teşrif-i nebevî hengâmında ebu eyyub
der ki:
resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ve ebu Bekri’s-
sıddık’a kâfi gelecek iki kişilik yemek yaptım. ona
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
bereket:
bolluk, Allah vergisi.
binaen:
-dan dolayı, -dan ötürü.
dair:
ait, ilgili, alâkalı.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ferman:
emir, buyruk.
hâdise:
olay.
hane:
ev.
hengâm:
zaman, vakit.
hücre-i saadet:
saadet odası; Pey-
gamber Efendimizin odası.
kâfi:
yeterli.
kütüb-i Sitte-i sahiha:
sahih
olan altı büyük hadis kitabı.
misal:
örnek, numune.
mu’cizat-ı kat’î:
apaçık ve ke-
sin olan mu’cize.
mübarek:
bereketli, hayırlı, fe-
yizli.
müttefikan:
birleşerek, fikir
birliğiyle.
Resul-i ekrem:
çok cömert,
kerim ve Allah’ın insanlara bir
elçisi olan Hz. Muhammed.
safî:
saf olan, katıksız.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz.
Muhammed’in mübarek yü-
zünü görmekle şereflenen ve
onun sohbetlerine katılan
mü’min kimse.
suffe:
Hicretten sonra Medine
mescidinin hemen yanında in-
şa edilen, içinde bir kısım Sa-
habîlerin Kur’ân, hadis, hukuk
gibi ilimleri tahsil ettiği ve ba-
rındığı yer.
taam:
yemek, yiyecek.
tesadüf etme:
rastgelme; kar-
şılaşma.
teşrif-i Nebevî:
peygamberin
gelişi, şereflendirmesi.
tezevvüç:
evlenme.
valide:
anne.
velîme:
düğün yemeği.
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
| 194 | Mektubat
1.
Neseî, Nikâh: 83; Buharî, 4:234, 235; Müslim, hadis no: 234.