• Hem, nakl-i sahih-i kat’î ile,
(1)
Én
¡o
°ûr
«n
L¢o
ûr
«n
ér
dG n
ºr
©p
fn
h Én
go
Ò/
en
G o
Ò/
en
’r
G n
ºr
©p
æn
a o
ás
«p
æ«/
£r
æn
£°r
ùo
?r
dG o
ín
àr
Øo
àn
°S
deyip, İstanbul’un İslâm eliyle fetholacağını ve Hazret-i
sultan Mehmed Fatih’in yüksek bir mertebe sahibi oldu-
ğunu haber vermiş. Haber verdiği gibi zuhur etmiş.
• Hem, nakl-i sahih-i kat’î ile, ferman etmiş ki:
(2)
¢n
Sp
QÉn
a p
ABÉ n
ær
Hn
G r
øp
e l
?Én
Lp
Q o
¬n
d Én
æn
d És
`jn
ôt
ãdÉp
H Ék
Wƒo
æn
e n
¿Én
c r
ƒn
d n
øj
u
ódG s
¿p
G
deyip, başta ebu Hanife olarak, İran’ın emsalsiz bir su-
rette yetiştirdiği ulema ve evliyaya işaret ediyor, haber ve-
riyor.
• Hem ferman etmiş ki:
(3)
Ék
ªr
?p
Y ¢p
Vr
Qn
’r
G n
¥Én
Ñp
W C o
Ón
`` r
ªn
j ¢m
ûr
jn
ôo
b o
ºp
dÉn
Y
deyip, İmam-ı Şa-
fiî’ye işaret edip haber veriyor.
• Hem, nakl-i sahih-i kat’î ile, ferman etmiş ki:
r
øn
e n
?«/
b Én
¡r
æp
e l
In
óp
MGn
h o
án
«p
LÉs
ædn
G k
án
br
ôp
a n
Ú/
©r
Ñ°n
Sn
h Ék
Kn
Ón
K »/
às
eo
G o
¥p
ôn
àr
Øn
àn
°S
(4)
»/
HÉn
ër
°Un
Gn
h p
¬r
«n
?n
Y Én
fn
G Én
e n
?Én
b r
ºo
g
deyip, ümmeti yetmiş üç fırkaya inkısam edeceğini ve
içinde fırka-i naciye-i kâmile, ehl-i sünnet ve Cemaat ol-
duğunu haber veriyor.
• Hem ferman etmiş ki:
(5)
p
ás
eo
’r
G p
?p
ò'
g ¢o
Sƒo
én
e o
ás
jp
Qn
ón
?r
dn
G
deyip, çok şubelere inkısam eden ve kaderi inkâr eden ka-
deriye taifesini haber vermiş. Hem çok şubelere inkısam
eden rafızîleri haber vermiş.
Mektubat | 181 |
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
âlim:
bilgin, ilim adamı.
ashap:
Sahabeler, Hz. Peygambe-
ri görmüş ve onunla konuşmuş
olan Müslüman kimseler.
ehl-i Sünnet ve Cemaat:
İslâmı
ilk günkü saf hâliyle kabul ede-
rek, dinde olmayan şeyleri karış-
tırmayıp Hz. Peygamberin sünne-
tinden ve yolundan ayrılmayan-
lar.
emsalsiz:
benzersiz.
evliya:
velîler, Allah dostları.
ferman:
buyurma, haber verme,
bildirme.
fetih:
bir ülkeyi veya yeri ele ge-
çirme.
fırka:
insan topluluğu, grubu.
fırka-i naciye-i kâmile:
kurtulu-
şa eren mükemmel topluluk.
Hazret-i Sultan Mehmed:
Fatih
Sultan Mehmed Hazretleri.
ilim:
bilgi.
iman:
inanma, inanç.
inkâr:
reddetme, kabul ve tasdik
etmeme, inanmama.
inkısam etmek:
kısımlara ayrıl-
mak, bölünmek.
kader:
takdir, İlâhî hüküm; Cenab-
ı Hakkın ezelî ilmi ile, kâinatta ol-
muş ve olacak bütün şeylerin var-
lık ve yokluğunu, geçmiş ve gele-
ceğini bilmesi.
kaderiye taifesi:
Kaderin insan
tarafından meydana getirildiğini
kabul eden Mutezile mezheple-
rinden biri. Cebriyecilerin zıddı olan
görüş.
kumandan:
komutan.
kureyş:
kökü Hz. İbrahim’e daya-
nan Peygamberimiz Hz. Muham-
med’in mensup olduğu meşhur
Arap kabilesi.
Mecusî:
ateşe tapan; Zerdüşt di-
nini benimseyen, bu dinle ilgili
olan.
mertebe:
derece.
nakl-i sahih-i kat’î:
kesinlikle doğ-
ru olan haberi bildirme, aktarma.
Rafızî:
Ehl-i Sünnete aykırı akide
veya fikir sahibi olan kimse.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
suret:
şekil, biçim, tarz.
Süreyya yıldızı:
Ülker (Pervin) yıl-
dızı.
şube:
bölüm, bölük.
tabaka:
kat, katman.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim sa-
hipleri.
ümmet:
Hz Peygambere inanıp
onun yolundan gidenler, Müslü-
manlar.
zuhur etmek:
görünmek, ortaya
çıkmak.
1.
İstanbul fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden ordu
ne güzel ordudur. (Buharî, Tarihü’s-Sağir, hadis no: 139; Heysemî, Mecmaü’z-Zevaid, 6:218;
Hâkim, Müstedrek, 4:422.)
2.
Din (ilmi), Süreyya yıldızına asılı bulunsa, İranlılardan bazı kimseler yine de ona ulaşacaklar.
(Buharî, Tefsir: 62; Tirmizî, 47. Surenin tefsiri: 3; Lü'lüveMercan, 3:183.)
3.
Kureyş’in âlimi yeryüzünün tabakalarını ilimle dolduracaktır. (Feyzü’l-Kadir, 2:105, hadis no:
1460; Aclûnî, Keşfü’l-Hafa, 2:53, 54.)
4.
Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bu fırkalardan sadece birisi kurtulacaktır. ‘Bunlar
kimdir?’ diye soruldu. Cevap verdi: Benim ve Ashabımın üzerinde bulunduğu yolda olanlar-
dır.” (Darimî, Siyer: 75; EbuDavud, Sünnet: 1, 4:198; Tirmizî, İman: 18; İbniMâce, Fiten: 17.)
5.
Kaderi inkâr edenler (Kaderiye fırkası), bu ümmetin Mecusîleridir. (Sahihü’l-Camiü’s-Sağir,
4:150; Hâkim, Müstedrek, 1:85; Müsned, 2:86, 125, 5:406.)
