Mektubat - page 176

• Hem, nakl-i sahih-i kat’î ile, gazâ-i Bedir’den evvel
ferman etmiş:
n
ás
«n
eo
G o
´n
ör
ün
e Gn
ò'
g n
án
Ñr
ào
Y o
´n
ör
ün
e Gn
ò'
g m
?r
¡n
L»/
Hn
G o
´n
ör
ün
e Gn
ò'
g
(1)
m
¿n
Óo
an
h m
¿n
Óo
a o
´n
ör
ün
e Gn
ò'
g
deyip, müşrik-i kureyş’in reislerinin her biri nerede kat-
ledileceğini göstermiş ve demiş: “Ben kendi elimle übeyy
ibni Halef’i öldüreceğim.”
(2)
Haber verdiği gibi çıkmış.
• Hem, nakl-i sahih-i kat’î ile, bir ay uzak mesafede,
Şam etrafında, Mute nam mevkideki gazve-i meşhurede
muharebe eden sahabelerini görür gibi ferman etmiş:
s
ºo
K n
Ö«°/
Uo
Én
a n
án
MGn
hn
Q o
ør
Hp
G Én
gn
òn
Nn
G s
ºo
K n
Ö«°/
Uo
Én
a l
ór
jn
R n
án
jG s
ôdG n
òn
Nn
G
(3)
$G p
±ƒo
«°o
S r
øp
e l
?r
«°n
S Én
gn
òn
Nn
G s
ºo
K n
Ö«°/
Uo
Én
a o
ôn
Ør
©n
L Én
gn
òn
Nn
G
deyip, birer birer hâdisatı Ashabına haber vermiş. İki üç
hafta sonra Ya’le ibni Münebbih meydan-ı harpten geldi;
daha söylemeden, Muhbir-i sadık (
AsM
) harbin tafsilâtını
beyan etti. Ya’le kasem etti: “dediğin gibi, aynen öyle ol-
du.”
(4)
• Hem, nakl-i sahih-i kat’î ile, ferman etmiş:
(5)
Ék
°Vƒo
°†n
Y Ék
µ`r
?o
e o
¿ƒo
µ`n
J s
ºo
K k
án
æ°n
S n
¿ƒo
ã'
?n
K …/
ór
©n
H n
án
an
Óp
ÿr
G s
¿
p
G
s
ºo
K k
án
an
Óp
Nn
h k
án
ªr
Mn
Q o
¿ƒo
µn
j s
ºo
K k
án
ªr
Mn
Qn
h k
Is
ƒo
Ño
f n
CGn
ón
H n
ôr
en
’r
G Gn
ò'
g s
¿
p
G n
h
(6)
Ék
Jho
ôn
Ñn
Ln
h G v
ƒo
ào
Y o
¿ƒo
µ`n
j s
ºo
K Ék
°Vƒo
°†n
Y Ék
µ`r
? o
e o
¿ƒo
µ n
j
ashap:
Sahabeler; Hz. Peygambe-
ri görmüş ve onunla konuşmuş
olan Müslüman kimseler, arka-
daşlar.
beyan etmek:
anlatmak, bildir-
mek.
evvel:
önce.
ferman:
buyurma, haber verme,
bildirme.
Gazâ-i bedir:
Bedir Savaşı.
gazve-i meşhure:
meşhur savaş.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
harp:
savaş.
kasem:
yemin, ant.
katledilmek:
öldürülmek.
mevki:
yer, mekân.
meydan-ı harp:
harp meydanı,
savaş alanı.
muharebe:
harp, savaş.
Muhbir-i Sadık:
doğru haberler
veren Peygamberimiz.
müşrik-i kureyş:
Kureyş müşrik-
leri, Allah’a ortak koşan Kureyşli-
ler.
nakl-i sahih-i kat’î:
kesinlikle doğ-
ru olan haberi bildirme, aktarma.
nam:
ad, isim.
reis:
baş, başkan, lider.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in mübarek yüzünü gör-
mekle şereflenen ve onun soh-
betlerine katılan mü’min kimse.
sancak:
bayrak.
şehit:
Allah’ın ve yüce dininin adı-
nı yüceltme uğrunda canını feda
ederek savaşta vurulup ölen Müs-
lüman.
tafsilât:
tafsiller, ayrıntılar.
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
| 176 | Mektubat
1.
Bu Ebu Cehil’in öldürüleceği yerdir, bu Utbe’nin öldürüleceği yerdir, bu Ümeyye’nin öldürü-
leceği yerdir, bu falan ve falanın öldürüleceği yerdir. (Kadı İyaz, Şifa, 1:343; Sahih-iMüslim,
4:2203.)
2.
Hâkim, Müstedrek, 2:327.
3.
Sancağı Zeyd aldı ve şehit edildi. Sonra İbni Revaha aldı, şehit edildi. Sonra Cafer aldı, şehit
edildi. Sonra onu, Allah’ın kılıçlarından birisi aldı. (Buharî, 5:182; Aclûnî, Kenzü’l-Ummal,
11:367; Sahihü’l-Camiü’s-Sağir, 1:122.)
4.
Hafacî, Şerhu'ş-Şifa, 3:210; İbni Kayyım Cevzî, Zâdü'l-Mead (tahkik: Arnavud), 3:385.
5.
Benden sonra hilâfet otuz senedir. Sonra ısırıcı bir saltanata dönüşecek. (Sahihü’l-Camiü’s-
Sağir, hadis no: 3336.)
6.
Bu iş [din] peygamberlik ve rahmet olarak başladı. Sonra rahmet ve hilâfet olacak. Arkasın-
dan ısırıcı bir saltanat gelecek, daha sonra da yerini serkeşlik ve zorbalığa bırakacak. (Kadı
İyaz, Şifa, 1:338; Müsned, 4:273.)
1...,166,167,168,169,170,171,172,173,174,175 177,178,179,180,181,182,183,184,185,186,...1086
Powered by FlippingBook