Mektubat - page 148

ÜÇÜNCÜ MeSeLe
Hikmet ve akıl ile halledilmeyen bir mesele-i mühim-
me:
(2)
o
ój /
ô o
j Én
ª p
d l
?É s
©n
a
(1)
@ m
¿ r
CÉ° n
T ? /
a n
ƒ o
g m
? r
ƒ n
j t
? o
c
Sua l
: kâinattaki mütemadiyen şu hayretengiz faaliye-
tin sırrı ve hikmeti nedir? neden şu durmayanlar durmu-
yorlar; daima dönüp tazeleniyorlar?
El cevap
: Şu hikmetin izahı bin sahife ister. öyle ise,
izahını bırakıp gayet muhtasar bir icmalini iki sahifeye sı-
ğıştıracağız.
İşte, nasıl ki bir şahıs, bir vazife-i fıtriyeyi veyahut bir
vazife-i içtimaiyeyi yapsa ve o vazife için hararetli bir su-
rette çalışsa, elbette ona dikkat eden anlar ki, o vazifeyi
ona gördüren iki şeydir:
Birisi
: Vazifeye terettüp eden maslahatlar, semere-
ler, faydalardır ki, ona “ille-i gaiye” denilir.
İkincisi
: Bir muhabbet, bir iştiyak bir lezzet vardır ki,
hararetle o vazifeyi yaptırıyor ki; ona, “dâî ve muktazi”
tabir edilir.
Meselâ, yemek yemek, iştihadan gelen bir lezzet, bir
iştiyaktır ki, onu yemeğe sevk eder. sonra da, yemeğin
neticesi, vücudu beslemektir, hayatı idame etmektir.
öyle de,
(3)
'
¤r
Yn
’r
G o
?n
ãn
Ÿr
G !n
h
şu kâinattaki dehşetengiz ve
hayretnüma hadsiz faaliyet, iki kısım esma-i İlâhiyeye is-
tinat ederek, iki hikmet-i vâsia içindir ki, her bir hikmeti
de nihayetsizdir:
dâî:
sebep, sevk edici sebep.
dehşetengiz:
dehşet verici, ürkü-
tücü.
elbette:
şüphesiz, her hâlde.
esma-i İlâhiye:
Allah’ın isimleri.
faaliyet:
işler, fiiller, hareketler.
faide:
fayda.
gayet:
son derece.
hadsiz:
sınırsız.
halletmek:
mesele olmaktan,
problem olmaktan çıkarmak,
çözmek.
hararetle:
coşkuyla, heyecanlı bir
şekilde.
hararetli:
ateşli, coşkulu, sıcak.
hayretengiz:
hayret veren.
hayretnüma:
hayret verici.
hikmet:
felsefe, müspet ilimler;
gizli sebep, kâinattaki ve yaratı-
lıştaki İlâhî gaye, fayda.
hikmet-i vâsia:
geniş ve büyük
hikmet, sebep ve gaye.
icmal:
özetleme.
idame etme:
devam ettirme.
ille-i gaiye:
asıl sebep, esas gaye.
istinat:
dayanma.
iştiha:
yemeğe karşı duyulan is-
tek.
iştiyak:
aşırı isteme, arzu etme;
şevklenme.
izah:
açıklama.
kâinat:
bütün âlemler, varlıklar,
evren.
maslahat:
uygun iş, fayda.
meselâ:
misal olarak.
mesele:
konu.
mesele-i mühimme:
mühim,
önemli mesele.
muhabbet:
sevgi.
muhtasar:
kısa, özet.
muktazi:
gerekçe, icap etti-
ren.
mütemadiyen:
devamlı ola-
rak.
netice:
sonuç.
nihayetsiz:
sonsuz.
sahife:
sayfa.
semere:
meyve, netice.
sevk etme:
yönlendirme,
ulaştırma.
sıfat:
vasıf, özellik.
sır:
bir şeyin anlaşılması ve
kavranması en zor ve ince
yanı, manevî hakikat ve bilgi-
ler.
sual:
soru.
suret:
biçim, tarz.
tabir etme:
ifade etme, ad-
landırma.
terettüp:
ait olma, gerekme.
vazife:
görev.
vazife-i fıtriye:
yaratılışa ait
vazife, yaratılışla ilgili görev
gaye.
vazife-i içtimaiye:
sosyal va-
zife, görev.
o
n
S
ekizinci
m
ekTup
| 148 | Mektubat
1.
O her gün yeni bir iştedir. (Rahman Suresi: 29.)
2.
O dilediğini işleyendir. (Hûd Suresi: 107; Büruc Suresi: 16.)
3.
En yüce sıfatlar Allah’ındır. (Nahl Suresi: 60.)
1...,138,139,140,141,142,143,144,145,146,147 149,150,151,152,153,154,155,156,157,158,...1086
Powered by FlippingBook