Mektubat - page 151

OnDokuzuncuMektup
B
U RİSALE
,
üç yüzden fazla mu’cizatı beyan eder. ri-
salet-i Ahmediyenin (
AsM
) mu’cizesini beyan ettiği gibi,
kendisi de o mu’cizenin bir kerametidir. üç dört nevi ile
harika olmuştur.
Birincisi
: nakil ve rivayet olmakla beraber, yüz sa-
hifeden fazla olduğu hâlde, kitaplara müracaat edilme-
den, ezber olarak, dağ, bağ köşelerinde, üç dört gün zar-
fında, her günde iki üç saat çalışmak şartıyla, mecmuu on
iki saatte telif edilmesi, harika bir vakıadır.
İkincisi
: Bu risale, uzunluğu ile beraber, ne yazma-
sı usanç verir ve ne de okuması halâvetini kaybeder. tem-
bel ehl-i kalemi öyle bir şevk ve gayrete getirdi ki, bu sı-
kıntılı ve usançlı bir zamanda, bu civarda bir sene zarfın-
da yetmiş adede yakın nüshalar yazıldığı, o mu’cize-i risa-
letin bir kerameti olduğunu, muttali olanlara kanaat verdi.
Üçüncüsü
: Acemi ve tevafuktan haberi yok ve bize
de daha tevafuk tezahür etmeden evvel, onun ve başka
sekiz müstensihin birbirini görmeden yazdıkları nüsha-
larda, lâfz-ı
Resul-iEkremAleyhissalâtüVesselâm
keli-
mesi, bütün risalede ve lâfz-ı
Kur’ân
beşinci parçasında
öyle bir tarzda tevafuk etmeleri göründü ki, zerre miktar
Mektubat | 151 |
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
zılı metinlerden her biri.
risale:
belli bir konuda yazılmış
küçük kitap.
risalet-i ahmediye:
Peygamber
Efendimizin peygamberliği.
rivayet:
bir haber, söz veya olayı
nakletme, aktarma.
sahife:
sayfa.
şevk:
aşırı istek ve heves.
telif etmek:
kitap yazmak, eser
ortaya koymak.
tevafuk:
uygun gelme, birbirine
denk gelme.
tezahür etmek:
görünmek, orta-
ya çıkmak.
usanç:
bıkkınlık, bıkma.
vakıa:
olay, hâdise.
zarfında:
içinde.
zerre miktar:
zerre kadar, çok az.
?
OnDokuzuncuMektup,
Barla’da 1929’da Türkçe
olarak telif edilmiştir.
adet:
tane.
beyan etmek:
anlatmak, açık-
lamak.
civar:
çevre, yöre, etraf.
ehl-i kalem:
eli kalem tutan-
lar, yazarlar.
evvel:
önce.
gayret:
büyük faaliyet, alışıl-
mışın üstünde çalışma.
halâvet:
tatlılık, tat; şirinlik.
harika:
olağanüstü vasıflar ta-
şıyan ve hayranlık hissi uyan-
dıran.
kanaat:
görüş, fikir.
keramet:
ikram; Allah’ın velî
kullarında görülen olağanüs-
tü hâller veya tabiat üstü hâ-
diseler.
lâfz-ı kur’ân:
Kur’ân lâfzı, ke-
limesi.
lâfz-ı Resul-i ekrem:
Peygam-
ber Efendimizin bir ünvanı olan
“Resul-i Ekrem” ifadesi.
mecmu:
toplam, tüm; bütün,
hepsi.
mu’cizat:
mu’cizeler; Allah ta-
rafından verilip, yalnız pey-
gamberlerin gösterebilecekle-
ri büyük, harika işler.
mu’cize:
Peygamberler tara-
fından ortaya konmuş olağa-
nüstü hâl ve hareketlerden
her biri.
mu’cize-i risalet:
Peygamber-
lik mu’cizesi.
muttali olan:
bir işten haberli
olan, bilgi sahibi olan.
müracaat:
başvurma, danış-
ma; herhangi bir eserden ya-
rarlanma.
müstensih:
bir yazının sureti-
ni, kopyasını çıkaran.
nakil:
aktarma, anlatma.
nev:
çeşit, tür.
nüsha:
birbirinin aynı olan ya-
1...,141,142,143,144,145,146,147,148,149,150 152,153,154,155,156,157,158,159,160,161,...1086
Powered by FlippingBook