Lem'alar - page 953

tagayyürü ve tebeddülü muhaldir. kâinatın tagayyürü
onun tagayyürüne değil, belki adem-i tagayyürüne ve
gayrimütehavvil olduğuna delildir. Çünkü müteaddit şey-
leri intizamla daimî tağyir ve tahrik eden bir zat, müte-
gayyir olmamak ve hareket etmemek lâzım gelir. Mese-
lâ, sen çok iplerle bağlı çok gülleleri topları çevirdiğin ve
daimî intizamla tahrik edip vaziyetler verdiğin vakit, se-
nin, yerinde durup tagayyür ve hareket etmemekliğin ge-
rektir. Yoksa o intizamı bozacaksın. Meşhurdur ki, inti-
zamla tahrik eden hareket etmemek ve devamla tağyir
eden mütegayyir olmamak gerektir –tâ ki o iş intizamla
devam etsin.
Saniyen:
tagayyür ve tebeddül, hudustan ve tekemmül
etmek için tazelenmekten ve ihtiyaçtan ve maddîlikten ve
imkândan ileri geliyor.
Zat-ı Akdes
ise, hem kadim, hem
her cihetçe kemal-i mutlakta, hem istiğna-i mutlakta, hem
maddeden mücerret, hem
Vacibü’l-Vücud
olduğundan,
elbette tagayyür ve tebeddülü muhaldir, mümkün değildir.
BeŞİNCİ ŞUa
İki Meseledir.
Birinci Meselesi:
İsm-i
Kayyum
’un cilve-i azamını gör-
mek istersek, hayalimizi bütün kâinatı temaşa edecek, bi-
ri en uzak şeyleri, diğeri en küçük zerreleri gösterecek iki
dürbün yapıp, birinci dürbünle bakıyoruz, görüyoruz ki:
İsm-i
Kayyum
’un cilvesiyle, küre-i arzdan bin defa büyük
milyonlar küreler, yıldızlar, direksiz olarak, havadan
Lem’aLar | 953 |
o
Tuzuncu
l
em
a
laşma.
tağyir:
değiştirme, başkalaşma.
tahrik:
harekete geçirme.
tebeddül:
başkalaşma, değişme.
tekemmül:
olgunlaşma, kemale
erme.
temaşa:
bakıp seyretme.
Vacibü’l-Vücud:
varlığı zorunlu
olan ve kendinden olup ezelî ve
ebedî olan Allah.
vaziyet:
durum.
zat:
şahıs, kişi.
Zat-ı akdes:
her türlü kusur ve
noksandan uzak ve pak olan zat;
Allah.
zerre:
en küçük parça, atom.
adem-i tagayyür:
bozul-
mama.
cihetçe:
yönden.
cilve:
görüntü, tecelli.
cilve-i azam:
en büyük gö-
rüntü, tecelli.
delil:
bir meseleyi ispata ya-
rayan şey, bürhan.
gayrimütehavvil:
hareketsiz-
lik.
hudus:
sonradan meydana
gelme.
intizam:
düzgünlük, tertipli
olma.
ism-i Kayyum:
varlığı ve diri-
liği her an için olup, gökleri ve
yerleri her an için tutan, daimî
her şeye her hususta iktidarı
olan anlamında Cenab-ı Hak-
kın bir ismi.
istiğna-i mutlak:
Allah’ın son-
suz zenginliğe sahip olması ve
hiç bir şeye muhtaç olmaması.
kadim:
varlığının öncesi olma-
yan.
kâinat:
bütün âlemler, varlık-
lar, evren.
kemal-i mutlak:
her yönüyle
mükemmel olan.
küre:
gezegen.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
lâzım:
gerekli.
mesele:
önemli konu.
meşhur:
yaygınlık kazanmış,
şöhret bulmuş.
muhal:
imkânsız.
mücerret:
soyutlanmış.
mümkün:
imkân dahilinde,
olabilir.
müteaddit:
çeşitli, birçok.
mütegayyir:
tagayyür eden,
değişen, başkalaşan.
saniyen:
ikinci olarak.
şua:
ışın.
tagayyür:
değişme, başka-
1...,943,944,945,946,947,948,949,950,951,952 954,955,956,957,958,959,960,961,962,963,...1406
Powered by FlippingBook