Lem'alar - page 957

İşte, insanın bu ehemmiyetli camiiyetidir ki,
Zat-ı
Hayy-ı Kayyum
, insana, bütün esmasını ihsas etmek ve
bütün enva-ı ihsanatını tattırmak için öyle iştihalı bir mi-
de vermiş ki, o midenin geniş sofrasını hadsiz enva-ı
mat’umatıyla kerîmâne doldurmuş.
Hem bu maddî mide gibi hayatı da bir mide yapmış. o
hayat midesine duygular, eller hükmünde gayet geniş bir
sofra-i nimet açmış. o hayat ise, duyguları vasıtasıyla, o
sofra-i nimetten her çeşit istifadelerle, teşekküratın her
nev’ini yapar.
Ve bu hayat midesinden sonra, bir insaniyet midesini
vermiş ki, o mide, hayattan daha geniş bir dairede rızık
ve nimet ister. Akıl ve fikir ve hayal, o midenin elleri hük-
münde, semavat ve zemin genişliğinde o sofra-i rahmet-
ten istifade edip şükreder.
Ve insaniyet midesinden sonra, hadsiz geniş diğer bir
sofra-i nimet açmak için, İslâmiyet ve iman akidelerini,
çok rızık ister bir manevî mide hükmüne getirip, onun
rızık sofrasının dairesini mümkinat dairesinin haricinde
genişletip, esma-i İlâhiyeyi de içine alır kılmıştır ki, o mide
ile ism-i
Rahman
’ı ve ism-i
Hakîm’
i en büyük bir zevk-i
rızkî ile hisseder,
(1)
/
¬p
às
«p
ª«/
µn
M '
¤n
Yn
h /
¬p
às
«p
fÉn
ªr
Mn
Q '
¤n
Y ! o
ór
ª
n
rëd
n
G
der.
Ve hakeza, bu manevî mide-i kübra ile hadsiz nimeti İlâ-
hiyeden istifade edebilir. Ve bilhassa o midedeki muhab-
bet-i İlâhiye zevkinin daha başka bir dairesi var.
Lem’aLar | 957 |
o
Tuzuncu
l
em
a
kışır surette, cömertçe.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan, gözle görülmeyen.
mide-i kübra:
büyük ve geniş
mide.
muhabbet-i İlâhîye:
Allah sevgisi.
mümkinat:
var veya yok olması
eşit olup, varlığı ve yokluğu için
Allah’ın tercihine muhtaç olan şey-
ler, Allah’ın dışındaki bütün var-
lıklar.
nevi:
çeşit, tür.
nimet:
lütuf, ihsan, ikram.
nimet-i İlâhîye:
Allah’ın nimeti,
bağışı.
rızık:
yiyecek, içecek şey.
semavat:
semalar, gökler.
sofra-i nimet:
nimet sofrası.
sofra-i rahmet:
Cenab-ı Hakkın
bağış ve ikramının sofrası, rahmet
sofrası.
şükretmek:
Allah’ın nimetlerine
karşı memnunluk gösterme.
teşekkürat:
teşekkürler, memnu-
niyet ve şükür ifade etmeler.
vasıta:
aracılık.
Zat-ı Hayy-ı Kayyum:
varlığı, diri-
liği her an için olup gökleri ve yer-
leri her an için tutan; her şeye, her
hususta iktidarı yeten zat, Allah.
zemin:
yeryüzü.
zevk-i rızkî:
rızık ve nimetteki
zevk, lezzet.
akide:
iman, inanılan ve itikat
edilen esas.
bilhassa:
özellikle.
camiiyet:
toplayıcı, ihtiva ve
ihata edicilik, evrensellik.
ehemmiyetli:
önemli.
enva-ı ihsanat:
iyiliklerin çe-
şitleri.
enva-ı mat’umat:
yiyecekle-
rin çeşitleri.
esma:
isimler.
esma-i İlâhîye:
Allah’ın isim-
leri.
gayet:
son derece, çok, ol-
dukça.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
hariç:
bir şeyin dışı.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
hükmüne:
değerine, yerine.
ihsas:
hissettirme.
iman:
inanç, itikat.
insaniyet:
insanlık.
ism-i Hakîm:
Cenab-ı Hakkın
hikmetle, faydaları takip ede-
rek iş gören manasındaki ismi.
ism-i rahman:
bütün mahlû-
katı rahmet ve merhametle
kuşatan ve kendisine itaat
eden-etmeyen diye ayırt et-
meden herkese her türlü ih-
sanda bulunan manasında Ce-
nab-ı Hakka ait isim.
istifade:
faydalanma.
kerîmâne:
kerem sahibine ya-
1.
Rahmaniyet ve hâkimiyetinden dolayı Allah’a hamd olsun.
1...,947,948,949,950,951,952,953,954,955,956 958,959,960,961,962,963,964,965,966,967,...1406
Powered by FlippingBook