edildiğinden, burada icmalen yazılacaktır. Sair risa-
lelerde inkısam etmiş olan müteaddit bürhanlar, bu
bürhanda kısmen ittihat ediyor, her biri bunun bir
cüz’ü hükmüne geçiyor.
Mukaddime
ey insan! Bil ki, insanların ağzından çıkan ve dinsizli-
ği işmam eden dehşetli kelimeler var; ehl-i iman bilme-
yerek istimal ediyorlar. Mühimlerinden üç tanesini be-
yan edeceğiz.
•
Birincisi:
Evcedethü’l-esbap
, yani, “esbap bu şeyi
icat ediyor.”
•
İkincisi:
Teşekkele binefsihî
, yani, “kendi kendine
teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor.”
•
Üçüncüsü:
İktezathü’t-tabiat
, yani, “tabiîdir, tabiat
iktiza edip icat ediyor.”
evet, madem mevcudat var ve inkâr edilmez. Hem,
her mevcut sanatlı ve hikmetli vücuda geliyor. Hem
madem kadim değil, yeniden oluyor. Her hâlde, ey mül-
hit, bu mevcudu, meselâ bu hayvanı, ya diyeceksin ki,
esbab-ı âlem onu icat ediyor, yani esbabın içtimaında o
mevcut vücut buluyor; veyahut o kendi kendine teşekkül
ediyor; veyahut, tabiat muktezası olarak, tabiatın tesiriy-
le vücuda geliyor; veyahut bir kadîr-i zülcelâl’in kudre-
tiyle icat edilir.
beyan etme:
açıklama, izah etme.
bürhan:
delil, ispatlayıcı kesin ka-
nıt.
cüz’:
kısım, parça.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
ehl-i iman:
inananlar, iman sahip-
leri, Müslümanlar.
esbab-ı âlem:
varlığın nedenleri,
âlemin sebepleri.
esbap:
nedenler, sebepler.
evcedethü’l-esbap:
sebepler, şart-
lar icat ediyor, yapıyor, yaratıyor,
meydana getiriyor.
hikmetli:
kâinattaki ve yaratılış-
taki İlâhî gaye, belli hedeflere yö-
nelik olma.
hükmüne geçmek:
yerine geç-
mek, değerinde olmak.
icat etme:
vücuda getirme, ya-
ratma.
icat:
vücuda getirme, yaratma.
icmalen:
kısaca, özetle.
Y
irmi
Ü
çÜncÜ
l
em
’
a
| 422 | Lem’aLar
içtima:
toplanma.
iktezathü’t-tabiat:
tabiat,
doğa böyle gerektiriyor.
iktiza etme:
gerektirme.
inkâr etme:
kabul ve tasdik
etmeme, reddetme.
inkısam:
bölünme, kısımlara
ayrılma.
istimal etme:
kullanma.
işmam etme:
işittirme, hisset-
tirme.
ittihat etme:
birleşme, birlik
oluşturma.
kadim:
değişmez, sonsuza ka-
dar varlığını aynen sürdüren.
Kadîr-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük sahibi ve her şeye
gücü yeten Allah.
kısmen:
bütün değil, bir kısım.
kudret:
kuvvet, iktidar.
meselâ:
örneğin.
mevcudat:
var olan her şey,
varlıklar.
mevcut:
varlık, bulunan.
mukaddime:
giriş, başlangıç,
ön söz.
mukteza:
iktiza eden, gere-
ken.
mühim:
önemli.
mülhit:
Allah’a ve dine inan-
mayan, Allah’ı inkâr eden, din-
siz, imansız.
müteaddit:
bir çok, çeşitli sa-
yıda.
sair:
diğer, öteki.
sanatlı:
ustalıkla, bilgiyle ya-
pılmış.
tabiî:
doğa, tabiat gereği.
tesir:
etki.
teşekkele binefsihî:
kendi
kendine meydana gelme,
oluşma.
teşekkül:
şekillenme, mey-
dana gelme.
vücut:
var olma, varlık.