üÇüNCü mUHaL
eğer senin vücudun, Vahid-i ehad olan kadîr-i eze-
lî’nin kalemiyle mektup olmazsa ve tabiata, esbaba men-
sup matbu ise, o vakit senin vücudundaki bir hüceyre-i
bedenden tut, birbiri içinde daireler misillü, binler mü-
rekkepler adedince tabiat kalıplarının bulunması lâzım
gelir. Çünkü, meselâ bu elimizdeki kitap eğer mektup ol-
sa, bir tek kalem, kâtibinin ilmine istinat edip bütün on-
ları yazar. eğer o mektup olmazsa ve onun kalemine ve-
rilmezse, “kendi kendine olmuş” denilse veya tabiata ve-
rilse, o vakit matbu kitap gibi her bir harfi için ayrı bir
demir kalem lâzımdır ki, tab edilsin.
nasıl ki, matbaada hurufat adedince demir harfler bu-
lunur, sonra o harfler vücut bulur. o vakit bir tek kaleme
bedel, o hurufat adedince kalemler bulunması lâzım ge-
lir. Belki o hurufat içinde -bazen olduğu gibi- küçük ka-
lemle bir büyük harfte bir sahife ince hatla yazılmış ise,
binler kalem bir tek harf için lâzım geliyor. Belki, birbiri-
nin içine girip muntazam bir vaziyetle senin cesedin gibi
bir şekil alıyorsa, o vakit her bir dairede, her bir cüz’ için,
o mürekkebat adedince kalıplar lâzım geliyor. Haydi, yüz
muhal içinde bulunan bu tarzı mümkün desen dahi, bu
muntazam sanatlı demir harfleri ve mükemmel kalıpları
ve kalemleri yapmak için, yine bir tek kaleme verilmez-
se, o kalemler, o kalıplar, o demir harflerin yapılması için,
onların adetlerince yine kalemler, kalıplar ve harfler lâ-
zım. Çünkü onlar da yapılmışlar ve onlar da muntazam
sanatlıdırlar. Ve hakeza, müteselsilen gittikçe gidecek.
Lem’aLar | 429 |
Y
irmi
Ü
çÜncÜ
l
em
’
a
vücut:
var olma, varlık.
adedince:
sayısınca.
bedel:
karşılık.
ceset:
vücut, beden.
cüz:
kısım, parça.
esbap:
nedenler, sebepler.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
hat:
yazı.
hurufat:
harfler.
hüceyre-i beden:
vücuttaki
hücrecikler.
ilim:
ilim, bilgi.
istinat:
dayanma.
Kadîr-i ezelî:
her şeye gücü
yeten, varlığının evveli olma-
yan, Allah.
lâzım:
gerekli, lüzumlu.
matbaa:
basım evi.
matbu:
tabedilmiş, basılmış.
mensup:
bir şeye veya kim-
seye bağlı olan, ilgili.
meselâ:
örneğin.
misillü:
gibi, benzeri.
muhal:
imkânsız, olabilmesi,
düşünülemeyen.
muntazam:
nizamlı, intizamlı,
düzgün.
mükemmel:
kusursuz, olgun,
tam.
mümkün:
imkân dairesinde,
olabilir.
mürekkebat:
terkip edilmiş
şeyler, bileşikler.
mürekkep:
iki veya daha çok
şeyin karışmasından meydana
gelen, birleşmiş, birleşik.
müteselsilen:
bir biri peşi sıra,
zincirleme olarak.
sahife:
sayfa.
tab:
basılmış olan kitap.
tarz:
biçim, suret, şekil.
Vahid-i ehad:
bir olan ve bir-
liği her bir şeyde tecelli eden
Allah (c.c.).
vakit:
zaman.
vaziyet:
durum, hâl.