Lem'alar - page 301

ve onları körü körüne taklit edip ittiba edenlere binler nef-
rin ve teessüfler!
(1)
ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız.
Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adavetten
sonra, hangi akıl ile onların sefahat ve batıl efkârlarına it-
tiba edip emniyet ediyorsunuz? Yok, yok! sefihâne taklit
edenler, ittiba değil, belki şuursuz olarak onların safına il-
tihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyor-
sunuz. Agâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittiba ettikçe,
hamiyet davasında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu su-
rette ittibaınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete
bir istihzadır.
(2)
p
p
º«/
?n
àr
°ùo
Ÿr
G p
•Gn
ô° u
üdG n
‹p
G r
º o
cÉs
jp
Gn
h*G Én
æj'
ón
g
aLtıNCı NOta
ey kâfirlerin çokluklarından ve onların bazı hakaik-i
imaniyenin inkârındaki ittifaklarından telâşa düşen ve iti-
kadını bozan bîçare insan! Bil ki, kıymet ve ehemmiyet,
kemiyette ve adet çokluğunda değil. Çünkü, insan eğer
insan olmazsa, şeytan bir hayvana inkılâp eder. İnsan,
bazı Frenkler ve Frenkmeşrepler gibi ihtirasat-ı hayvani-
yede terakki ettikçe, daha şiddetli bir hayvaniyet merte-
besini alır. sen görüyorsun ki, hayvanatın kemiyet ve
adet itibarıyla hadsiz bir çokluğu varken, ona nispeten in-
san gayet az iken, umum enva-ı hayvanat üstünde sultan
ve halife ve hâkim olmuştur.
İşte, muzır kâfirler ve kâfirlerin yolunda giden sefihler,
Cenab-ı Hakkın hayvanatından bir nevi habislerdir ki,
Lem’aLar | 301 |
o
n
Y
edinci
l
em
a
idam:
yok etme, öldürme.
ihtirasat-ı hayvaniye:
hayvanî
hislerin teminine; yeme, içme ve
nefsin diğer arzularını yerine ge-
tirme gibi konularda gösterilen
aşırı arzu ve istekler.
iltihak:
katılma.
inkâr:
kabul ve tasdik etmeme,
inanmama.
inkılâp:
değişme, dönüşme.
istihfaf:
küçümseme, hafife alma.
istihza:
alaya alma.
itibarıyla:
ehemmiyetiyle, değe-
riyle.
itikat:
bir inanca, bağlanma, inan-
ma.
ittiba:
tâbi olma, uyma.
ittifak:
fikir birliği etme.
kâfir:
Allah’ı ve İslâmiyeti inkâr
eden, dinsiz.
kemiyet:
sayı çokluğu.
kıymet:
değer.
körü körüne:
sonucunu düşün-
meme.
mertebe:
derece, basamak.
muzır:
zararlı.
nefrin:
lânet, beddua.
nevi:
çeşit, tür.
nispeten:
nispetle, kıyaslayarak.
nota:
işaret.
sefahat:
zevk, eğlence ve yasak
şeylere düşkünlük, sefihlik.
sefih:
zevk ve eğlenceye aşırı düş-
kün olan, aşağılık, bayağı.
sefihâne:
helâl olmayan zevk ve
eğlencelere düşkün olarak.
sultan:
padişah, hükümdar.
suret:
biçim, tarz.
şuur:
idrak, bilinç.
taklit:
başkasının fikir ve görüşle-
rine körü körüne uyma, onun gibi
hareket etme.
taklit:
başkasının fikir ve görüşle-
rine körü körüne uyma.
teessüf:
üzülme, eseflenme, acı
duyma.
telâş:
endişe, kaygı.
terakki:
yükselme, ilerleme.
umum:
bütün.
zulüm:
haksızlık, eziyet, işkence.
adavet:
düşmanlık.
agâh:
uyanık.
âyâ:
‘acaba, nasıl oluyor’ gibi
şaşkınlık bildiren bir edat.
batıl:
boş, beyhude, çürük, hu-
rafe.
bîçare:
çaresiz.
Cenab-ı Hak:
Allah.
dava:
takip edilen fikir, iddia.
efkâr:
düşünceler, fikirler, gö-
rüşler.
ehemmiyet:
önem.
emniyet:
emin olma, güven-
me.
enva-ı hayvanat:
hayvanların
türleri, çeşitleri.
Frenk:
Avrupalı.
Frenkmeşrep:
Batılıları taklit
eden, onlar gibi yaşayan.
gayet:
son derece.
habis:
hilekâr, alçak, kötü, pis,
soysuz.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakaik-i imaniye:
iman haki-
katleri.
hâkim:
her şeye hükmeden,
her şeyi hükmü altında tutan.
halife:
Allah adına ve Onun iz-
niyle hareket eden, yöneten,
idare eden.
hamiyet:
gayret.
hayvanat:
hayvanlar.
hayvaniyet:
hayvanlık.
1.
Bkz. Âl-i İmran Suresi: 100.
2.
Allah bizi ve sizi sırat-ı müstakimde eylesin.
1...,291,292,293,294,295,296,297,298,299,300 302,303,304,305,306,307,308,309,310,311,...1406
Powered by FlippingBook