tanesi ağaç olmuş, bini bozulmuş. o on ağaç olmuş çe-
kirdeklerin o adama verdiği menfaat, elbette, bin bozul-
muş çekirdeğin verdiği zararı hiçe indirir. öyle de, nefis
ve şeytanlara karşı mücahede ile, yıldızlar gibi nev-i insa-
nı şereflendiren ve tenvir eden on insan-ı kâmil yüzünden
o nev’e gelen menfaat ve şeref ve kıymet, elbette, haşa-
rat nev’inden sayılacak derecede süflî ehl-i dalâletin küf-
re girmesiyle insan nev’ine vereceği zararı hiçe indirip gö-
ze göstermediği için, rahmet ve hikmet ve adalet-i İlâhi-
ye, şeytanın vücuduna müsaade edip tasallutlarına mey-
dan vermiş.
ey ehl-i iman! Bu müthiş düşmanlarınıza karşı zırhınız,
kur’ân tezgâhında yapılan takvadır. Ve siperiniz, resul-i
ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın sünnet-i seniyesidir. Ve
silâhınız, istiaze ve istiğfar ve hıfz-ı İlâhiyeye ilticadır.
üÇüNCü İŞaret
Sual
: kur’ân-ı Hakîm’de ehl-i dalâlete karşı azîm şek-
vaları ve kesretli tahşidatı ve çok şiddetli tehdidatı,
(1)
ak-
lın zahirine göre, adaletli ve münasebetli belâgatine ve üs-
lûbundaki itidaline ve istikametine münasip düşmüyor.
Âdeta âciz bir adama karşı, orduları tahşit ediyor. Ve
onun cüz’î bir hareketi için, binler cinayet etmiş gibi teh-
dit ediyor. Ve müflis ve mülkte hiç hissesi olmadığı hâl-
de, mütecaviz bir şerik gibi mevki verip ondan şekva edi-
yor. Bunun sırrı ve hikmeti nedir?
Elcevap
: onun sır ve hikmeti şudur ki: Şeytanlar ve
şeytanlara uyanlar, dalâlete sülûk ettikleri için, küçük bir
Lem’aLar | 211 |
o
n
Ü
çÜncÜ
l
em
’
a
Hakkın emirlerine göre ve Onun
rızası dairesinde hareket eden gü-
zel ahlâk sahibi kimse.
istiaze:
Allah’a sığınma.
istiğfar:
Allah’tan af dileme, tev-
be etme.
istikamet:
doğruluk, doğru yolu
takip etme.
itidal:
dengeli ve ölçülü olma, aşı-
rıya kaçmama.
kesretli:
çoklukla, pek çok.
kıymet:
değer.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve su-
resinde sayısız hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
menfaat:
fayda.
mevki:
yer.
mücahede:
mücadele etme, sa-
vaşma.
müflis:
iflâs etmiş, her şeyini kay-
betmiş.
mülk:
sahip olunan, üzerinde kul-
lanım hakkı bulunan şey.
münasebet:
iki şey arasındaki uy-
gunluk.
münasip:
uygun.
müsaade etmek:
izin vermek.
mütecaviz:
tecavüz eden, saldır-
gan.
nefis:
kötü vasıfları, nitelikleri ken-
disinde toplayan, kötülüğe sevk
eden, hayırlı işlerden alıkoyan güç.
nev-i insan:
insan türü, insanlık.
nevi:
tür, cins.
rahmet:
Allah’ın kullarını esirge-
mesi, onlara acıyıp bağışlaması,
onlara maddî ve manevî nimetler
vermesi.
siper:
koruyucu engel, kalkan.
sır:
bir şeyin ve işin dikkat, tecrü-
be ve yetenekle anlaşılabilen en
zor ve en ince yanı.
süflî:
aşağılık, alçak, adî.
sülûk etmek:
bir yola girmek, bir
yol tutmak.
Sünnet-i Seniyye:
Hz. Muham-
med’in (asm) yüce sünneti; yük-
sek hâl, söz, tavır ve davranışları
şekva:
şikâyet, yakınma.
şerik:
ortak.
tahşidat:
bir şeyin üzerinde fazla-
ca durmalar.
tahşit etmek:
toplamak, yığınak
yapmak.
takva:
Allah’tan korkma, Allah
korkusuyla dinin yasak ettiği şey-
lerden kaçınma.
tasallut:
son derece rahatsız et-
me, sataşma.
tehdidat:
tehditler.
tehdit:
hiddet etme, korkutma.
tenvir:
nurlandırma, aydınlatma.
üslûp:
ifade tarzı, anlatım şekli.
vücut:
var oluş, varlık.
zahir:
görünür, açık.
âciz:
zayıf, güçsüz, kuvvetsiz.
adalet:
her hak sahibine hak-
kının tam ve eksiksiz verilme-
si; dengeli davranma.
adalet-i İlâhiye:
Allah’ın ada-
leti.
âdeta:
sanki.
azîm:
büyük.
belâgat:
sözün düzgün, kusur-
suz, yerinde, hâlin ve maka-
mın icabına göre söylenmesi.
cüz’î:
küçük, az.
dalâlet:
doğru yoldan, iman
ve İslâmiyetten ayrılmak.
ehl-i dalâlet:
doğru yoldan,
iman ve İslâmiyetten çıkmış
olanlar.
ehl-i iman:
Allah’a inananlar,
iman sahipleri.
ehl-i küfür:
Allah’ın varlığına,
birliğine inanmayan inançsız
insanlar.
haşerat:
zararlı böcekler.
hıfz-ı İlâhiye:
Allah’ın koru-
ması.
hikmet:
İlâhî gaye, her şeyin
belirli gayelere yönelik olarak,
anlamlı, faydalı ve yerli yerin-
de yaratılması.
iltica:
sığınma.
insan-ı kâmil:
olgun, mükem-
mel insan; dünyaya gönderiliş
maksadını anlamış, Cenab-ı
1.
Bkz. Bakara Suresi: 85; Âl-i İmran Suresi: 88; Nisâ Suresi: 173; A'raf Suresi: 18; Meryem Sure-
si: 88-95; Sad Suresi: 85; Talâk Suresi: 8; Gaşiye Suresi: 23-24; Fecr Suresi: 25.