Lem'alar - page 210

İKİNCİ İŞaret
Sual
: Şerr-i mahz olan şeytanların icadı ve ehl-i ima-
na taslitleri ve onların yüzünden çok insanlar küfre girip
cehenneme girmeleri, gayet müthiş ve çirkin görünüyor.
Acaba
Cemîl-i Alelıtlak
ve
Rahîm-i Mutlak
ve
Rahman-ı
Bilhak’
kın rahmet ve cemali, bu hadsiz çirkinliğin ve deh-
şetli musibetin husulüne nasıl müsaade ediyor ve nasıl ce-
vaz gösteriyor? Şu meseleyi çoklar sormuşlar ve çokların
hatırına geliyor.
Elcevap
: Şeytanın vücudunda cüz’î şerlerle beraber
birçok makasıd-ı hayriye-i külliye ve kemalât-ı insaniye
vardır. evet, bir çekirdekten koca bir ağaca kadar ne ka-
dar mertebeler var; mahiyet-i insaniyedeki istidatta dahi
ondan daha ziyade meratip var. Belki zerreden şemse ka-
dar dereceleri var. Bu istidadatın inkişafatı, elbette bir ha-
reket ister, bir muamele iktiza eder. Ve o muameledeki
terakki zembereğinin hareketi, mücahede ile olur. o mü-
cahede ise, şeytanların ve muzır şeylerin vücuduyla olur.
Yoksa, melâikeler gibi, insanların da makamı sabit kalır-
dı. o hâlde insan nev’inde binler enva hükmünde sınıflar
bulunmayacak... Bir şerr-i cüz’î gelmemek için bin hayrı
terk etmek, hikmet ve adalete münafidir.
Çendan, şeytan yüzünden ekser insanlar dalâlete gi-
derler. Fakat ehemmiyet ve kıymet, ekseriyetle keyfiyete
bakar; kemiyete az bakar veya bakmaz. nasıl ki, bin ve
on çekirdeği bulunan bir zat, o çekirdekleri toprak altın-
da bir muamele-i kimyeviyeye mazhar etse, ondan on
adalet:
her hak sahibine hakkının
tam ve eksiksiz verilmesi.
cemal:
güzellik.
Cemîl-i alelıtlak:
sonsuz, sınırsız
ve kusursuz güzellik sahibi olan
Allah.
cevaz:
izin, müsaade.
cüz’î:
az, sınırlı.
çendan:
gerçi.
dalâlet:
doğru yoldan, iman ve İs-
lâmiyetten ayrılmak.
dehşetli:
korkunç.
ehemmiyet:
önem.
ehl-i iman:
Allah’a inananlar, iman
sahipleri.
ekser:
pek çok.
ekseriyet:
çoğunluk.
enva:
türler, cinsler.
gayet:
son derece, çok.
hadsiz:
sınırsız.
hatır:
zihin.
hayır:
iyilik, fayda.
hikmet:
İlâhî gaye; faydalı, anlamlı
ve yerli yerinde oluş.
husul:
meydana gelme.
hükmünde:
yerinde, değerinde.
icat:
yoktan var etme, yaratma.
iktiza etmek:
gerektirmek.
inkişafat:
açılmalar, gelişmeler.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
işaret:
nişan, alâmet.
kemalât-ı insaniye:
insana ait
mükemmellikler.
kemiyet:
sayıca çokluk, nicelik.
keyfiyet:
kalite, nitelik.
kıymet:
değer.
küfür:
inançsızlık, dinsizlik, inkâr.
mahiyet-i insaniye:
insanın mad-
dî ve manevî yapısını meydana
getiren özellikler.
makam:
manevî mevki, derece,
yer.
makasıd-ı hayriye-i külliye:
bü-
yük hayırlı maksatlar, gayeler.
mazhar etmek:
eriştirmek.
melâike:
melekler.
meratip:
mertebeler, dereceler.
mertebe:
derece, kademe.
mesele:
önemli konu; sorulup ce-
vabı istenen soru.
muamele:
davranış, iş.
muamele-i kimyeviye:
kimyasal
o
n
Ü
çÜncÜ
l
em
a
| 210 | Lem’aLar
işlem.
musibet:
felâket, belâ, sıkıntı
doğuran durum.
muzır:
zararlı.
mücahede:
mücadele etme,
savaşma.
münafi:
zıt, aykırı, ters.
müsaade etmek:
izin vermek.
müthiş:
dehşet verici, korku-
tucu.
nev:
tür, cins.
rahîm-i mutlak:
sonsuz şef-
kat ve merhamet sahibi olan
Allah.
rahman-ı Bilhak:
hakkıyla,
çok çok merhametli olan Al-
lah.
rahmet:
Allah’ın kullarını esir-
gemesi, onlara acıyıp bağışla-
ması, onlara maddî ve mane-
vî nimetler vermesi.
sınıf:
insan grubu, tabaka, kı-
sım
sual:
soru.
şems:
güneş.
şer:
kötülük.
şer-i cüz’î:
az ve sınırlı kötü-
lük.
şer-i mahz:
tamamıyla şer ve
kötü, iyi tarafı hiç olmayan.
taslit:
birinin başka birine sa-
taşması, başına belâ olması.
terakki:
yükselme, gelişme.
terk:
bırakma, bakmama.
vücut:
var oluş, varlık.
zat:
şahıs, kişi.
zemberek:
hareketi sağlayan
güç kaynağı.
zerre:
en küçük parça; atom.
ziyade:
fazla, çok.
1...,200,201,202,203,204,205,206,207,208,209 211,212,213,214,215,216,217,218,219,220,...1406
Powered by FlippingBook