OnÜçüncüLem’a
Hikmetü’l-İstiaze
(1)
p
º«/
Ls
ôdG p
¿É n
£r
«°s
ûdG n
øp
e $Ép
H o
Pƒo
Yn
G
sırrına dairdir.
W
(2)
@ p
Ú/
WÉn
«°s
ûdG p
äGn
õn
ªn
g r
øp
e n
?p
H o
Pƒo
Yn
G u
Ün
Q r
?o
bn
h
(3)
p
¿ho
ôo
°†r
ën
j r
¿n
G u
Ün
Q n
?p
H o
Pƒo
Yn
Gn
h
Şeytandan istiaze sırrına dairdir. On Üç İşaret yazı-
lacak. O işaretlerin bir kısmı müteferrik bir surette
Yirmi Altıncı Söz gibi bir kısım risalelerde beyan ve
ispat edildiğinden, burada yalnız icmalen bahsedi-
lecek.
BİrİNCİ İŞaret
Sual
: Şeytanların kâinatta icat cihetinde hiçbir med-
halleri olmadığı, hem Cenab-ı Hak rahmet ve inayetiyle
ehl-i hakka taraftar olduğu, hem hak ve hakikatin cazibe-
dar güzellikleri ve mehasinleri ehl-i hakka müeyyit ve
beyan etmek:
anlatmak, açıkla-
mak.
cazibedar:
çekici.
Cenab-ı Hak:
doğru, gerçek, Hak-
kın tâ kendisi olan şeref ve aza-
met sahibi Allah.
cihet:
yön.
dair:
ilgili, alâkalı.
ehl-i hak:
iman, İslâmiyet ve hak
yolunda olan kimseler.
hak:
doğru, gerçek.
hakikat:
gerçek.
Hikmetü’l-İstiaze:
Allah’a sığın-
manın sebepleri ve faydaları.
icat:
yoktan var etme, yarat-
ma.
icmalen:
kısaca, özet olarak.
inayet:
yardım.
ispat etmek:
doğruyu delil
göstererek ortaya koymak.
istiaze:
Allah’a sığınma.
kâinat:
yaratılmış olan şeyle-
rin tamamı, bütün âlemler,
varlıklar.
medhal:
katkı, etki, karışma.
mehasin:
güzellikler, iyilikler.
müeyyit:
kuvvetlendiren;
doğrulayan; yardım eden.
müteferrik:
ayrı ayrı, dağınık.
rahmet:
Allah’ın kullarını esir-
gemesi, onlara acıyıp bağışla-
ması, onlara maddî ve mane-
vî nimetler vermesi.
sır:
bir şeyin ve işin dikkat,
tecrübe ve yetenekle anlaşı-
labilen en zor ve en ince yanı.
sual:
soru.
suret:
şekil, biçim, tarz.
1.
Allah’ın rahmetinden kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım.
2.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
De ki: “Ey Rabbim, şeytanların vesveselerinden Sana sığınırım. (Mü’minun Suresi: 97.)
3.
Onların yanımda bulunmalarından da, yâ Rabbi, Sana sığınırım. (Mü’minun Suresi: 98.)
o
n
Ü
çÜncÜ
l
em
’
a
| 208 | Lem’aLar
