Lem'alar - page 200

İşte, yedi nevi ile yedi tarzda arzın yedi tabakası mev-
cut olduğu tahakkuk ediyor. sekizincisi olan ahirki mana
başka nokta-i nazarda ehemmiyetlidir; o yedide dahil de-
ğildir.
Üçüncüsü
: Madem Hakîm-i Mutlak israf etmiyor, abes
şeyleri yaratmıyor. Ve madem mahlûkatın vücutları zîşu-
ur içindir ve zîşuurla kemalini bulur ve zîşuurla şenlenir
ve zîşuurla abesiyetten kurtulur. Ve madem bilmüşahede
o Hakîm-i Mutlak, o kadîr-i zülcelâl, hava unsurunu, su
âlemini, toprak tabakasını hadsiz zîhayatlarla şenlendiri-
yor. Ve madem hava ve su, hayvanatın cevelânına mâni
olmadığı gibi; toprak, taş gibi kesif maddeler elektrik ve
röntgen gibi maddelerin seyrine mâni olmuyorlar. elbet-
te o Hakîm-i zülkemal, o sâni-i Bîzeval, küre-i arzımızın
merkezinden tut, tâ meskenimiz ve merkezimiz olan bu
kışr-ı zahirîye kadar birbirine muttasıl yedi külli tabakayı
ve geniş meydanlarını ve âlemlerini ve mağaralarını boş
ve hâlî bırakmaz. elbette onları şenlendirmiş, o âlemlerin
şenlenmesine münasip ve muvafık zîşuur mahlûkları halk
edip orada iskân etmiştir. o zîşuur mahlûklar, madem ki
melâike ecnasından ve ruhanî envalarından olmak lâzım
gelir; elbette, en kesif ve en sert tabaka, onlara nispeten,
balığa nispeten deniz ve kuşa nispeten hava gibidir. Hat-
ta zeminin merkezindeki müthiş ateş dahi, o zîşuur mah-
lûklara nispeti, bizlere nispeten güneşin harareti gibi ol-
mak iktiza eder. o zîşuur ruhanîler nurdan oldukları için,
nâr onlara nur gibi olur.
abes:
boş, lüzumsuz şey.
abesiyet:
faydasız lüzumsuz ve
boş olma.
ahir:
sonraki.
âlem:
varlık sınıflarından her biri,
dünya.
arz:
yer, dünya.
bilmüşahede:
gözle görerek.
cevelân:
gezinme, hareketlilik.
ecnas:
cinsler, türler.
ehemmiyet:
önem.
enva:
çeşitler.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
Hakîm-i mutlak:
sonsuz hikmet
sahibi ve her şeyi her hangi bir
kayda ve şarta bağlı olmaksızın
gayeli ve faydalı yaratan Allah.
Hakîm-i Zülkemal:
kemal sahibi,
her şeyi faydalı ve hikmetli yara-
tan Allah.
hâlî:
tenha, boş.
halk:
yaratma.
hararet:
sıcaklık.
hayvanat:
hayvanlar.
iktiza:
lâzım gelme, gerekme.
iskân:
yerleştirme.
israf:
savurganlık.
Kadîr-i Zülcelâl:
büyüklük sahibi
ve her şeye gücü yeten Allah.
kemal:
olgunluk, yetkinlik, mü-
o
n
i
kinci
l
em
a
| 200 | Lem’aLar
kemmellik.
kesif:
kaba, şeffaf olmayan.
kışr-ı zahirî:
dış görünüş.
küllî:
umumî, tümel.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
lâzım:
gerekli.
mahlûk:
Allah tarafından ya-
ratılmış.
mahlûkat:
Allah tarafından
yaratılanlar.
mana:
anlam.
mâni:
engel.
melâike:
melekler.
merkez:
bir şeyin ortası.
mesken:
oturulacak yer.
mevcut:
var olan.
muttasıl:
bitişik.
muvafık:
uygun, münasip.
münasip:
uygun, lâyık.
müthiş:
dehşet veren, korku-
tan.
nâr:
ateş.
nevi:
çeşit, tür.
nispet:
kıyas, oran.
nispeten:
kıyaslayarak, nis-
petle.
nokta-i nazar:
bakış açısı.
nur:
aydınlık, ışık.
ruhanî:
gözle görülmeyen, cis-
mi olmayan, elle tutulamayan
varlıklar.
Sâni-i Bîzeval:
sonsuz ve tü-
kenmez sanat sahibi olan Al-
lah.
seyr:
ilerleyiş, gidiş.
tabaka:
kat, katman.
tahakkuk:
kesinleşme.
tarz:
biçim, şekil.
unsur:
birleşik bir şeyi mey-
dana getiren elemanlardan
her biri.
vücut:
varlık.
zemin:
yeryüzü.
zîhayat:
hayat sahibi.
zîşuur:
şuurlu, şuur sahibi.
1...,190,191,192,193,194,195,196,197,198,199 201,202,203,204,205,206,207,208,209,210,...1406
Powered by FlippingBook