Âdât-ı seniyesi ve harekât-ı müstahsenesi ise, hikme-
ten, maslahaten, hayat-ı şahsiye ve nev’iye ve içtimaiye
itibarıyla onu taklit ve ittiba etmek gayet müstahsendir.
Çünkü her bir hareket-i adiyesinde çok menfaat-i hayati-
ye bulunduğu gibi, mütabaat etmekle o adap ve âdetler
ibadet hükmüne geçer.
evet, madem dost ve düşmanın ittifakıyla, zat-ı Ahme-
diye (
AsM
) mehasin-i ahlâkın en yüksek mertebelerine
mazhardır. Ve madem bilittifak nev-i beşer içinde en meş-
hur ve mümtaz bir şahsiyettir. Ve madem, binler mu’ci-
zatın delâletiyle ve teşkil ettiği âlem-i İslâmiyetin ve ke-
malâtının şahadetiyle ve mübelliğ ve tercüman olduğu
kur’ân-ı Hakîm’in hakaikının tasdikiyle, en mükemmel
bir insan-ı kâmil ve bir mürşid-i ekmeldir. Ve madem se-
mere-i ittibaıyla milyonlar ehl-i kemal, meratib-i kemalât-
ta terakki edip saadet-i dâreyne vasıl olmuşlardır. elbette
o zatın sünneti, harekâtı, iktida edilecek en güzel numu-
nelerdir ve takip edilecek en sağlam rehberlerdir ve düs-
tur ittihaz edilecek en muhkem kanunlardır. Bahtiyar
odur ki, bu ittiba-ı sünnette hissesi ziyade ola.
Sünnete it-
tiba etmeyen, tembellik ederse hasaret-i azîme, ehemmi-
yetsiz görürse cinayet-i azîme, tekzibini işmam eden ten-
kit ise dalâlet-i azîmedir.
(1)
İkinci Mesele:
Cenab-ı Hak, kur’ân-ı Hakîm’de
(2)
m
º«``/
¶n
Y m
?o
?`o
N '
¤`n
©n
d n
?s
`fp
Gn
h
ferman eder. rivayat-ı sahiha
ile Hazret-i Aişe-i sıddıka (
rA
) gibi sahabe-i güzin, Haz-
ret-i peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı tarif ettikleri
Lem’aLar | 191 |
o
n
B
irinci
l
em
’
a
ve ziyan.
hayat-ı nev’iye:
aile hayatı.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal hayat.
hayat-ı şahsiye:
şahsa ait hayat,
kişisel yaşam.
hikmeten:
hikmet açısından.
hisse:
pay, nasip.
hükmüne:
değerine.
ibadet:
Allah’ın emrettiklerini ye-
rine getirme.
iktida:
tâbi olma, uyma.
insan-ı kâmil::
mükemmel insan.
işmam:
koklatma, çıtlatma.
itibar:
değeriyle.
ittiba:
tâbi olma, uyma.
ittiba-ı Sünnet:
Peygamberimizin
(asm) sünnetine uyma.
ittifak:
fikir birliği etme.
ittihaz:
edinme.
kemalât:
kemaller, olgunluklar,
mükemmellikler.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve su-
resinde sayısız hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
maslahaten:
maslahat, fayda açı-
sından.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
mehasin-i ahlâk:
ahlâkî güzellik-
ler.
menfaat-i hayatiye:
hayata fay-
dalı şeyler.
meratib-i kemalât:
yükselme, yü-
celme yolu.
mertebe:
derece, basamak.
meşhur:
şöhretli, şanlı, şerefli.
mu’cizat:
mu’cizeler.
muhkem:
sağlam.
mübelliğ:
tebliğ eden, bildiren.
mümtaz:
seçkin.
mürşid-i ekmel:
en mükemmel
ve kusursuz doğru yol gösterici.
müstahsen:
herkesin güzel bulup
beğendiği, makbul.
mütabaat:
ittiba etme, birine tâ-
bi olma.
nev-i beşer:
insanlık, insanoğlu.
rivayat-ı sahiha:
doğru nakiller,
doğru hadisler.
saadet-i dâreyn:
dünya ve ahiret
mutluluğu.
Sahabe-i Güzin:
seçkin Sahabeler;
Hz Muhammed’ in (asm) en yakın
dört Sahabesi, Hz. Ebu Bekir, Hz.
Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali.
semere-i ittiba:
uymanın vermiş
olduğu netice ve verimlilik.
sünnet:
Hz. Muhammed’in (asm)
Müslümanlara örnek olan müba-
rek söz, fiil ve emirleri.
şahadet:
şahitlik.
tasdik:
doğruluğunu kabul etme.
tekzip:
yalanlama.
terakki:
yükselme, ilerleme.
teşkil:
şekillendirme.
vasıl:
ulaşan, kavuşan.
zat-ı ahmediye:
Hz. Peygambe-
rin zatı, kişiliği.
ziyade:
fazla.
adap:
davranış kaideleri, ah-
lâk ve terbiyenin gerektirdiği
hareket tarzı.
Âdât-ı Seniyye:
Peygamberi-
mizin güzel ahlâkı.
âdet:
görenek, alışkanlık.
âlem-i İslâmiyet:
İslâm dün-
yası.
aleyhissalâtü vesselâm:
“Sa-
lât ve selâm onun (Peygam-
berimizin) üzerine olsun anla-
mında.
bahtiyar:
mes’ut, mutlu.
bilittifak:
birlikte, beraber.
Cenab-ı Hak:
Allah.
cinayet-i azîme:
büyük cina-
yet.
dalâlet-i azîme:
en büyük da-
lâlet, sapkınlık.
delâlet:
delil olma, gösterme.
düstur:
kaide, kural.
ehl-i kemal:
olgun ve değerli
kişiler.
hakaik:
hakikatler, gerçekler.
harekât-ı müstahsene:
her-
kesin beğendiği güzel hare-
ketler, davranışlar.
hareket-i adiye:
basit gibi gö-
rünen hareketler.
hasaret-i azîme:
büyük zarar
1.
Bkz. Buharî, İ'tisam: 2, Ahkâm: 1, Cihad: 109; Müslim, İmaret: 33; Neseî, Bey'at: 27; Müsned,
2:361.
2.
Hiç şüphesiz sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin. (Kalem Suresi: 4.)