yolu Habibullaha ittibadır ve sünnet-i seniyesine iktidadır.
Bu makamda üç nokta ispat edilse, mezkûr hakikat ta-
mamıyla tezahür eder.
•
Birinci Nokta
: Beşer, fıtraten, şu kâinatın Hâlık’ına
karşı hadsiz bir muhabbet üzerine yaratılmıştır. Çünkü fıt-
rat-ı beşeriyede cemale karşı bir muhabbet ve kemale kar-
şı perestiş etmek ve ihsana karşı sevmek vardır. Cemal
ve kemal ve ihsan derecatına göre, o muhabbet tezayüt
eder, aşkın en münteha derecesine kadar gider.
Hem bu küçük insanın küçücük kalbinde kâinat kadar
bir aşk yerleşir. evet, kalbin mercimek kadar bir sanduk-
çası olan kuvve-i hafıza, bir kütüphane hükmünde binler
kitap kadar yazı, içinde yazılması gösteriyor ki, kalb-i
insan, kâinatı içine alabilir ve o kadar muhabbet taşıyabi-
lir.
Madem fıtrat-ı beşeriyede ihsan ve cemal ve kemale
karşı böyle hadsiz bir istidad-ı muhabbet vardır. Ve ma-
dem bu kâinatın Hâlık’ı, kâinatta tezahür eden âsârıyla
bilbedahe tahakkuku sabit olan hadsiz cemal-i mukadde-
si, bu mevcudatta tezahür eden nukuş-i sanatıyla bizzaru-
re sübutu tahakkuk eden hadsiz kemal-i kudsîsi ve bütün
zîhayatlarda tezahür eden hadsiz enva-ı ihsan ve in’ama-
tıyla bilyakîn ve belki bilmüşahede vücudu tahakkuk eden
hadsiz ihsanatı vardır. elbette, zîşuurların en camii ve en
muhtacı ve en mütefekkiri ve en müştakı olan beşerden,
hadsiz bir muhabbeti iktiza ediyor.
Lem’aLar | 187 |
o
n
B
irinci
l
em
’
a
kalbi.
kemal:
olgunluk, yetkinlik, mü-
kemmellik.
kemal-i kudsî:
mukaddes mü-
kemmellik.
kuvve-i hafıza:
hafıza gücü.
makam:
durak.
mevcudat:
var olan her şey, mah-
lûklar.
mezkûr:
zikredilen, adı geçen.
muhabbet:
sevgi.
muhtaç:
ihtiyaç içinde bulunan.
münteha:
son.
müştak:
iştiyaklı, arzulu.
mütefekkir:
tefekkür eden, düşü-
nen.
nukuş-i sanat:
sanat nakışları.
perestiş:
aşırı sevgi, meftunluk.
sandukça:
küçük sandık.
sübut:
sabit olma, meydana çık-
ma.
sünnet-i seniye:
Hz. Muham-
med’in (asm) yüksek hâl, söz, ta-
vır ve tasvipleri.
tahakkuk:
gerçekleşme, meyda-
na gelme.
tezahür:
zuhur etme, görünme,
ortaya çıkma.
tezayüt:
artma, çoğalma.
zîhayat:
hayat sahibi.
zîşuur:
şuurlu.
âsâr:
eserler.
beşer:
insanlık.
bilbedahe:
açıktan, aşikâr ola-
rak.
bilmüşahede:
görerek, bizzat
şahit olarak.
bilyakîn:
delil ve bürhan ile,
şüphesiz.
bizzarure:
ister istemez, mec-
buren.
cami:
kapsayıcı, ihtiva edici
olan.
cemal:
güzellik.
cemal-i mukaddes:
mukad-
des ve kusurdan uzak olan gü-
zellik.
derecat:
dereceler, basamak-
lar.
enva-ı ihsan:
nimet ve ihsa-
nın çeşitleri.
fıtraten:
yaratılıştan.
fıtrat-ı beşeriye:
insanın tabi-
atı.
Habibullah:
Allah’ın sevgilisi,
Hz. Muhammed.(asm .)
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikat:
gerçek, esas.
Hâlık:
her şeyi yoktan var
eden, Allah.
hükmünde:
değerinde.
ihsan:
ikram etme, lütuf.
ihsanat:
ihsanlar, lütuflar.
iktida:
birini örnek alarak ona
benzemeye çalışma, ittiba et-
me.
iktiza:
gerektirme.
in’amat:
nimetler.
ispat:
delil göstererek doğru-
yu ortaya koyma.
istidad-ı muhabbet:
sevgi ka-
biliyeti.
ittiba:
tâbi olma, uyma.
kâinat:
bütün âlemler, varlık-
lar.
kalb-i insan:
insanoğlunun