Lem'alar - page 115

Elhâsıl
:
r
øo
c
emrinden sonra nida ile isim manen var.
Hem bu üç ismin bu üç tarihe tevafuku kat’iyen tesadüf
olamaz. Hem onların yerinde başka bir isim bulunmak
hiç münasebet, hiçbir emare, hiçbir netice görünmüyor
veyahut görmüyoruz. demek kastî bir tevfiktir. Hem sa-
ir fıkralarda bulunan on beş işaretle teeyyüt eden bir işa-
ret-i gaybiyedir. Hem de said’in en sıkıntılı ve işkenceli
olan şimdiki bu musibet zamanında gavs’ın bu işaret-i
gaybiyesinin zuhuru ve anlaşılması, kudsî ve en mühim
bir tesellidir.
p
âr
bn
ƒr
dG s
…p
Qp
OÉn
b …/
Or
ôo
c r
ó«/
©n
°S Én
j r
øo
cn
h
cifir ve ebcet hesabıy-
la tam bin üç yüz yirmi yedi tarih-i meşhuresine ve inkı-
lâb-ı azîmine ve said’in mebde-i mücahedesine tevafuk
ettiği gibi;
! p
âr
bn
ƒr
dG s
…p
Qp
OÉn
b Àp
Sr
ôo
f Én
j r
øo
cn
h
müşeddet lâm bir
sayılmak şartıyla, şu bin üç yüz elli bir tarih-i acibesine ve
said’in bir cihette münteha-i mücahedesine tevafuk edi-
yor. Bu surette
!
kelimesi var. onunla işaret ediyor ki,
inşaallah bidayette olduğu gibi vakit ve zamana uymak
değil, belki lillâh için mücahede edecek ve ediyor. Hem
keramet-i gavsiye işaretleri ve bu işaret-i gaybiyesi aynen
bu musibetli tarihte ve en sıkıntılı bir zamanda anlaşılma-
sı ve intişar etmesi bir lütf-u İlâhîdir. Ve kur’ân hizmet-
kârlarına kuvvetli ve kat’î bir tesellidir. Yoksa bu çok sı-
kıntılı musibet ise çekilir belâlardan değildir. tam gavs
Lem’aLar | 115 |
S
ekizinci
l
em
a
müşeddet:
iki harf kuvvetinde
okunan şeddeli.
nida:
ses, çağrı.
rab:
yaratan, besleyen, varlıkları
ıslah ve terbiye eden Allah.
sair:
diğer, öteki.
suret:
biçim, tarz.
tarih-i acibe:
acayip, hayret veri-
ci tarih.
tarih-i meşhure:
meşhur olan ta-
rih.
teeyyüt etme:
kuvvet bulma,
sağlamlaşma.
teselli:
avunma.
tevafuk:
uygun gelme.
tevfik:
Allah’ın yardımı.
zuhur:
görünme, meydana çıkma.
bidayet:
önce, başlangıç.
cifir:
harflerin sayı değerlerin-
den mana çıkararak elde edi-
len ilim.
cihet:
yön.
ebcet:
Arab alfabesinin ilk ter-
tibi ve harflerinin taşıdığı sayı
değerlerine dayanan hesap
sistemi.
elhâsıl:
özetle, sonuç olarak.
emare:
alâmet, belirti.
fazl:
iyilik, lütuf, yardım.
Gavs:
büyük velî, Abdülkadir
Geylânî Hazretleri.
hizmetkâr:
hizmet yapan
kimse.
inkılâb-ı azîm:
büyük inkılâp,
değişim.
inşaallah:
Allah izin verirse
manasında bir dua.
intişar:
yayılma, neşrolunma.
işaret-i gaybiye:
gaypla ilgili
işaret.
kastî:
istenilen, kasıtlı olarak.
kat’iyen:
kesin olarak.
kat’î:
kesin.
keramet-i Gavsiye:
Seyyid
Abdülkadir Geylânî’nin kera-
meti.
kudsî:
mukaddes, temiz, kut-
lu.
lillâh:
Allah için.
lütf-u İlâhî:
Allah’ın lütfu, ih-
sanı.
mebde-i mücahede:
mücade-
lenin başlangıcı.
musibet:
felâket, belâ.
mücahede:
savaşma, müca-
dele.
mühim:
önemli.
münasebet:
uygunluk.
münteha-i mücahede:
din
düşmanlarına karşı İslâmiyet
uğruna hizmet çalışmasında
üst noktada olmak.
1...,105,106,107,108,109,110,111,112,113,114 116,117,118,119,120,121,122,123,124,125,...1406
Powered by FlippingBook