Hazret-i gavs bu beytinde ve bu kasidesinde fitne-i
ahirzamana bakıyor. o fitnenin başlangıcı olan bin iki yüz
doksan üç ve dört tarihine
r
?s
°Sn
ƒn
J
satırının her fıkrası
r
ó«/
©n
°S
Én
j
kelimesiyle beraber aynı tarihi gösteriyor. Biri bin iki
yüz doksan dört, diğeri bin iki yüz doksan beş tarihini gös-
teriyor. o tarih, rumî hesap ile olsa said’in mebde-i tu-
fuliyetine, eğer Arabî tarihiyle olsa velâdet zamanına te-
vafuk ediyor. eğer fıkra-i ulâdaki
m
?r
ƒn
g
kelimesinin üstün-
deki tenvin ve ikinci fıkradaki
Gk
ôr
gn
O
kelimesindeki tenvin,
nun sayılsalar, o vakit her bir fıkranın bin üç yüz kırk dört
ve kırk beş tarihini gösterecek, fitne-i ahirzamanın ma-
neviyat cihetinde en elîm zamanına ve izn-i İlâhî ile hima-
ye ve himmet ve dua-i gavsiyede bulunan said’in dahi en
elîm, en sıkıntılı zaman-ı esaretine tevafuk ediyor.
Bu
r
?s
°Sn
ƒn
J
beytinin işaret-i gaybiyesi çendan zayıf ise de,
öteki dört beytin sarahate yakın işaretleri bunun zayıf işa-
retini takviye ediyor. Çünkü, gayet zayıf ve incecik iple-
rin içtimaında koparılamayacak bir derecede kuvvet bu-
lunduğundan, elbette, bir zayıf emare kavi işaretlerin işa-
ret ettikleri aynı şeye işaret etse, delâlet derecesinde bir
işarettir denilebilir.
• • •
Lem’aLar | 109 |
S
ekizinci
l
em
’
a
üzere konulan işaret.
tevafuk:
uygunluk.
velâdet:
doğum.
zaman-ı esaret:
esirlik, kölelik
devri.
beyit:
iki mısradan oluşan şi-
ir.
cihet:
yön.
çendan:
gerçi.
delâlet:
delil olma, belirtme.
dua-i Gavsiye:
çok saygın
olan Gavsın duası.
elîm:
çok acı verici, acıklı.
emare:
alâmet, belirti.
fıkra-i ulâ:
birinci fıkra, parag-
raf.
fitne:
fesat, bozgunculuk.
fitne-i ahirzaman:
ahirzaman
fitnesi, dünya ömrünün son
zamanlarında ortaya çıkan
bozgun, kargaşa, her alanda
görülen anarşi.
Hazret-i Gavs:
pek saygın
olan Abdülkadir-i Geylânî.
himaye:
koruma, muhafaza
etme.
himmet:
ermiş bir kimsenin
manevî yardımı ile birisini ko-
ruması.
içtimaı:
toplanma, birleşme.
işaret-i gaybiye:
gaypla ilgili
işaret.
izn-i İlâhî:
Allah’ın izni.
kaside:
belli bir konuda yazıl-
mış şiir ve bu şiirin nazım şek-
li.
kavi:
kuvvetli, güçlü.
maneviyat:
manevî olan hu-
suslar, ruha, hisse, inanca ait
şeyler.
mebde-i tufuliyet:
çocukluk
başlangıcı.
rumî:
Milâdî takvimden 13
gün geri bir güneş takvimi Ru-
mî takvim adında kullanılır.
sarahat:
sarihlik, açıklık.
takviye:
kuvvetlendirme, te-
yit etme.
tenvin:
Arabca bir kelimenin
sonunu nun gibi okutmak