Lem'alar - page 118

İkincisi
: Hazret-i Mevlâna’nın (
ks
) tecdid-i din müca-
hedesine başlangıcı ve mukaddemesi, Hindistan’ın payi-
tahtına 1224’te girmiş. üstadım ise, aynen yüz sene son-
ra, 1324’te osmanlı saltanatının payitahtına girmiş, mü-
cahede-i maneviyesine hazırlanmış.
Üçüncüsü
: ehl-i siyaset, Hazret-i Mevlâna’nın (
ks
)
fevkalâde şöhretinden tevehhüm ederek diyar-ı Şam’a
nakl-i mekân ettirilmesi, 1238’de vaki olmuştur. üstadım
ise, aynen yüz sene sonra 1338’de Ankara’ya gidip, on-
larla uyuşamayıp, onları reddederek, küserek tekrar
Van’a gidip, bir dağda inziva ederken 1338 senesini mü-
teakip, Şeyh said hâdisesinin vukuu münasebetiyle ehl-i
siyasetin vehmine dokunmuş. üstadımızdan korkarak,
Burdur ve Isparta, kastamonu, Afyon vilâyetlerinde, se-
kizer sene, yirmi beş sene ikamet ettirilmiş.
Dördüncüsü
: Hazret-i Mevlâna, yaşı yirmiye baliğ ol-
madan evvel, allâme-i zaman hükmünde, fuhûl-i ulema-
nın üstünde görünmüş, ders okutmuş. üstadım ise, tarih-
çe-i hayatını görenlere ve bilenlere malûmdur ki, on dört
yaşında icazet alıp a’lem-i ulema-i zamana karşı muara-
zaya girişmiş, on dört yaşında iken, icazet almaya yakın
talebeleri tedris etmiştir.
Hem Hazret-i Mevlâna (
ks
), neslen osmanî olduğu ve
sünnet-i seniyeye bütün kuvvetiyle çalıştığı gibi; üstadım
kur’ân-ı Hakîm’e hizmet noktasında, meşreben Hazret-i
osman-ı zinnureyn’in (
rA
) arkasından gidip, Hazret-i
Mevlâna (
ks
) gibi, risale-i nur eczalarıyla, bütün kuvve-
tiyle sünnet-i seniyenin ihyasına çalıştı.
a’lem-i ulema-i zaman:
zamanın
en bilgili âlimi.
allâme-i zaman:
zamanın ilmi se-
viyesi en yüksek olan büyük âlim.
baliğ:
ermiş.
diyar-ı Şam:
Şam diyarı, bölgesi.
ecza:
cüzler, kısımlar.
ehl-i siyaset:
siyaset adamları, po-
litikacılar.
fevkalâde:
olağanüstü.
fuhûl-i ulema:
büyük âlimlerin
ileri gelenleri.
hâdise:
olay.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
icazet:
diploma, ruhsat.
ihya:
canlandırma, kuvvet ve ta-
zelik verme.
S
ekizinci
l
em
a
| 118 | Lem’aLar
ikamet:
bir yerde oturma.
inziva:
tek başına yaşama,
yalnızlığa çekilme.
Kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve
suresinde sayısız hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
malûm:
bilinen.
meşreben:
gidişatça, meşrep
olarak.
muaraza:
söz mücadelesi.
mukaddeme:
önce, başlangıç.
mücahede:
din hizmetinde
çalışma, mücadele etme.
mücahede-i manevîye:
ma-
nevî olarak yapılan cihad.
münasebet:
vesile, ilgi.
müteakip:
sonra, ardı sıra.
nakl-i mekân:
yer değiştir-
mek.
neslen:
nesil, soy bakımından.
payitaht:
başkent, başşehir.
saltanat:
sultanlık, hükümdar-
lık.
sünnet-i seniye:
Peygambe-
rimizin sözlerine, emirlerine ve
hareketlerine dair en yüksek
ve kıymetli hâller.
talebe:
öğrenci.
tarihçe-i hayat:
biyografi, ha-
yat tarihi.
tecdid-i din:
dinin esaslarına
dokunmadan, asrın şartlarına
göre yeni izah ve ispatlarla, in-
sanların anlayışına en uygun
bir şekilde ortaya koyma, yo-
rumlama.
tedris:
okutma, ders verme.
tevehhüm etme:
kuruntuya
düşme, şüphelenme.
vaki:
vuku bulma, olma.
vehim:
kuruntu, manasız kor-
ku.
vilâyet:
il.
vukuu:
olma, meydana gel-
me.
1...,108,109,110,111,112,113,114,115,116,117 119,120,121,122,123,124,125,126,127,128,...1406
Powered by FlippingBook