Lem'alar - page 114

başkası tutmuyor. demek bu beş satırında dört “said” is-
mi tasrih edilmiş hükmündedir. Medar-ı hayrettir ki, Şey-
hin bu beş satırında sekiz on defa şu zamanımızı ve sa-
id’in başına gelen en mühim hâdisatın aynı tarihini gös-
teriyor.
(1)
! p
âr
bn
ƒr
dG s
…p
Qp
OÉn
b r
øo
c
n
h
Şu fıkrada olan
r
øo
c n
h
hitap ediyor. Her hâlde sair fıkra-
ların işaretiyle
…/
ój/
ôo
e Én
j r
øo
cn
h
veyahut
…/
Or
ôo
c r
ó«/
©n
°S Én
j r
øo
cn
h
veyahut
À/
Sr
ôo
f Én
j r
øo
cn
h
manasında ve takdirinde olacak.
Çünkü bu üç isim, üç fıkrada, ikisi sarahaten, birisi zım-
nen murat olduğundan buradaki emirde de onlardan bi-
risi her hâlde mukadderdir. Belki üçünde beraber murat
olabilir. İşte şu fitne-i ahirzamanın üç ehemmiyetli tarih-
lerine ve şu bîçare said’in en mühim üç hâdise-i hayati-
yesinin tarihlerine bu üç isimle beraber şu fıkra tam teva-
fuk ediyor. Şöyle ki:
(2)
! p
âr
bn
ƒr
dG s
…p
Qp
OÉn
b …/
ój/
ôo
e Én
j r
øo
cn
h
müşeddet lâm iki lâm
sayılmak cihetiyle tam bin üç yüz dokuz tarihine tevafuk
ediyor ki, o tarih bu asr-ı acibin mebde-i başlangıcı, hem
hizmet-i kur’âniye için yaşayan said’in dahi on sene
medrese usulünce okunan ulûmu üç dört ayda pek hari-
ka bir surette tahsil ettiği bir tarihtir.
asr-ı acip:
şaşırtıcı ve dehşetli
olaylarıyla hayrete düşüren devir.
bîçare:
çaresiz.
cihet:
yön.
ehemmiyet:
önem.
fitne-i ahirzaman:
ahirzaman fit-
nesi, dünya ömrünün son zaman-
larında ortaya çıkan bozgun, kar-
gaşa, her alanda görülen anarşi.
hadisat:
hâdiseler, olaylar.
hâdise-i hayatiye:
önemli ha-
yat olayları.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’ân’ın
hizmeti.
hükmünde:
değerinde.
mana:
anlam.
mebde-i başlangıç:
başlangı-
cın kaynağı, ilk basamağı.
medar-ı hayret:
hayret sebe-
bi.
medrese:
İslâm dünyasında
düzenli öğretim kuruluşu,
mektep.
mukadder:
takdir olunmuş,
belirlenmiş.
mühim:
önemli.
müşeddet:
iki harf kuvvetin-
de okunan şeddeli harf.
sair:
diğer, öteki.
sarahaten:
açıkça.
suret:
biçim, tarz.
şeyh:
tarikat büyüğü, reisi.
tahsil etmek:
ilim öğrenmek.
takdir:
değer verme.
tasrih:
açıkça ifade etme.
tevafuk etme:
uygun gelme.
ulûm:
ilimler.
usul:
metot, tarz.
zımnen:
kapalı bir şekilde.
1.
Vaktin Abdülkadir'i ol.
2.
Ey talebem, vaktin Abdülkadirîsi ol!
S
ekizinci
l
em
a
| 114 | Lem’aLar
1...,104,105,106,107,108,109,110,111,112,113 115,116,117,118,119,120,121,122,123,124,...1406
Powered by FlippingBook