belki bir delili de, bu sene biz her tarafta bir nevi taarruz,
o taarruzdan bir nevi cüz’î tevakkuf, hem matbaaların
kapıları şimdilik
Risale-i Nur
’a, hatta yeni hurufla dahi
kapanması, hayırdır, birkaç cihette inayettir ve hima-
yettir.
Evvela:
Bu sene, perde altında, insanlar, eşedd-i zu-
lüm ile rızık hakkında bir dehşetli ameliyat; ve kader-i İlâ-
hî, hakîmâne bir adaletle, çoktan beri teraküm eden ze-
kâtları ve cizyeleri almak; ve hadden çok ziyade tecavüz
eden hırsı ve ihtikarı tokatlamak için, umumi bir ameli-
yat-ı cerrahiye hengâmında, elbette yalnız imana ve ahi-
rete hasr-ı nazar eden ve vazife noktasında hayat-ı içti-
maiyeye çok bakmayan ve ihlâs-ı tammı kazanmak için
hiçbir maksada alet ve hiçbir dünyevî cereyana tâbi ol-
mayan
Risale-i Nur
’un parlak ve kuvvetli hizmeti, teset-
tür perdesi altından çıkıp aşikâr bir tarzda olsaydı, her-
halde birinci ameliyat-ı insaniye ona ilişecekti. Ve ikinci
ameliyat-ı kaderiye rızık ve mide üzerine olması cihetiy-
le, ya insanların nazarlarını o hizmetten çevirecekti,
mideleriyle meşgul edecekti, veyahut o hizmetin ihlâsını
bir derece kırıp maişet derdinin bir hissesi onda buluna-
caktı.
Saniyen:
Yazılmasına şimdilik lüzum yok.
Salisen:
İzharına bu zamanda izin yok. Fakat, madem
şakirtlerin gayret ve şevk ve himmetleri şimdiye kadar
matbaalara ihtiyaç bırakmamışlar, inşaallah o kudsî hiz-
mette devam edip, o elmas kalemlerle neşr-i envar ede-
cekler. Madem, bütün bütün mesleğimize muhalif olan
K
astamonu
L
âhiKası
| 301 |
yat, toplum hayatı.
hengâm:
zaman, sıra.
hırs:
açgözlülük, kanaatsizlik.
himayet:
koruma, esirgeme.
himmet:
çalışma, çabalama, gay-
ret gösterme.
hisse:
pay, nasip.
huruf:
harfler.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf Al-
lah rızası için yapma.
ihlâs-ı tam:
tam ihlâs, yaptığı her
işinde Allah’ın emrini ve rızasını
gözetme, dünyevî veya uhrevî
hiç bir karşılık beklememe.
ihtikâr:
fazladan kazanç sağla-
mak amacıyla, hayat için zarurî
olan ihtiyaç maddelerini satın alıp
fiyatı artsın diye kırk gün veya
daha fazla bir süre saklama.
iman:
inanç, itikat.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nasında kullanılan bir dua.
izhar:
gösterme, açığa vurma.
kader-i ilâhî:
İlâhî kader, Allah’ın
kader kanunu.
kudsî:
mukaddes, yüce.
madem:
...den dolayı, böyle ise.
maişet:
geçim, geçinme.
maksat:
kastedilen şey; gaye.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sistem.
muhalif:
zıt, karşıt, aykırı.
nazar:
bakış.
neşr-i envar:
nurların yayılması,
nurların dağıtılması, nurların sa-
çılması.
nevi:
çeşit, tür.
rızık:
Allah’ın lütuf ve ihsan ettiği
nimetler.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
salisen:
üçüncü olarak.
saniyen:
ikinci olarak.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek ve
heves.
taarruz:
saldırma, sataşma, iliş-
me.
tâbi:
boyun eğen, uyan, itaat
eden.
tarz:
biçim, şekil.
tecavüz:
saldırma, sınırını aşma.
teraküm:
birikme, yığılma, top-
lanma.
tesettür:
gizlenme, saklanma.
tevakkuf:
duraklama, durma.
umumî:
genel.
vazife:
görev.
ziyade:
fazla, fazlasıyla.
adalet:
her hak sahibine hak-
kının tam ve eksiksiz verilme-
si, düzenli ve dengeli oluş.
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
ameliyat:
operasyon.
ameliyat-ı cerrahiye:
cerrahî
ameliyat, cerrahî operasyon.
ameliyat-ı insaniye:
insana
ait ameliyat, insana ait işler,
beşerî ameller.
ameliyat-ı kaderiye:
kadere
ait ameliyat, kadere ait işler,
ameller.
aşikâr:
açık, belli, meydanda.
cereyan:
akım, fikir, sanat ve-
ya siyaset hareketi.
cihet:
yön.
cizye:
vergi, haraç, Müslü-
manların fethettikleri yerler-
de, Müslüman olmayanlardan
alınan ve devlet teminatı al-
tında bulunmanın karşılığı
olan vergi.
cüz’î:
az bir parça.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
delil:
bir davayı ispata yara-
yan şey, burhan.
dünyevî:
dünyaya ait.
elmas:
çok kıymetli bir mü-
cevher.
eşedd-i zulüm:
zulmün en
şiddetlisi.
evvelâ:
birinci olarak, her
şeyden önce, ilk olarak.
hadden:
.
hakimane:
hikmetli bir şekil-
de.
hasr-ı nazar:
bakışı bir tarafa
veya noktaya dikme.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal ha-