Kastamonu Lahikası - page 297

125
·
(2)
/
? p
ór
ª n
ëp
H o
í` u
Ñ°n
ù o
j s
’ p
G m
A r
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
@ o
¬n
fÉ n
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª° r
SÉp
H
(3)
o
¬ o
JÉn
c
n
ôn
Hn
h $G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ
r
«n
?n
Y o
? n
Ó°s
ùdn
G
Aziz, SıddıkKardeşlerim!
kahraman tahirî ve Hafız Mustafa’nın yaptıkları hiz-
met çok güzeldir. onların tedbirleri isabetlidir, haktır. nur
Fabrikasının divanında verdiğiniz kararlar, ne olursa ka-
bulümüzdür. İşarat-ı kur’âniye tevabileriyle beraber çok
güzel. Yalnız, seyyid Şefik’e giden mektup, şahsına ait
kısmı girmeyecekti. lâhikadan aldığınız parçalar da çok
güzel. Büyük Ali sisteminde, küçük ve İkinci Ali’nin
manidar fıkrası iyidir, fakat muhtasardır. en evvel genç-
lere ait üç-dört ders ki, Hafız Mustafa’ya vermiştik… el
makinesiyle, mümkünse eski hurufla, değilse yeni huruf-
la
(HaşİYe)
nur Fabrikasının divanındaki heyet münasip
görse ve hâl müsaade etse, yazılsın; bize de bazı nüsha-
lar gönderilsin. Mübareklerin
İşaratü’l-İ’caz
’larına bedel
bir nüshamı posta ile gönderdik. Cuma gününe rast ge-
len bu bayram, çok kıymettar olan
haccü’l-ekber
olduğundan, hacca bu sene gidenler çok kazanmışlar.
Cenab-ı Hak bizi de onların hayırlı dualarına hissedar ey-
lesin, âmin. tekrar be tekrar o bayramınızı ve umum
risale-i nur Şakirtlerinin bayramlarını ve nur ve gül Fab-
rikalarının heyetlerini ve Medrese-i nuriye şakirtlerinin
K
astamonu
L
âhiKası
| 297 |
kıymettar:
kıymetli, değerli.
manidar:
nükteli, ince manalı.
medrese-i nuriye:
Nur Medrese-
si; Risale-i Nurların okunduğu
yerler.
muhafaza:
koruma.
muhtasar:
kısaltılmış, özet.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
münasip:
uygun.
müsaade
müsaade:
izin; elverişli, uygun ol-
ma durumu.
nüsha:
birbirinin aynı olan suret-
lerin her biri.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tevabi:
bir kimseye fikir bakımın-
dan bağlı olanlar; tâbiler.
vazife:
görev.
zaruret:
zorunluluk, mecbur oluş.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun,
kabul eyle!” anlamında dua-
nın sonunda söylenir.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
bedel:
karşılık.
divan:
büyük meclis, devlet
işlerinin görüldüğü meclis ve
bu meclisin toplandığı yer.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
evvel:
önce.
fıkra:
kısım, fasıl, bölüm.
haccü’l-ekber:
en büyük hac.
hak:
doğru, gerçek, hakikat.
haşiye:
dipnot.
heyet:
kurul, topluluk; birlik
teşkil eden şahıs ve şeylerin
tamamı.
hissedar:
hisse sahibi, hissesi
olan.
huruf:
harfler.
huruf-i Kur’âniye:
Kur’ân
harfleri.
inşaallah:
Allah’ın izniyle.
işarat-ı Kur’âniye:
Kur’ân’ın
işaretleri ile ilgili Birinci Şua
risalesi.
1.
Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.
HaşİYe:
risale-i nur’un bir vazifesi, huruf-i kur’âniyeyi muhafaza oldu-
ğundan, yeni hurufa zaruret derecesinde inşaallah müsaade olur.
1...,287,288,289,290,291,292,293,294,295,296 298,299,300,301,302,303,304,305,306,307,...478
Powered by FlippingBook