Kastamonu Lahikası - page 288

Hiç merak etmesinler, hiçbir şey yapılmaz ve yapamaz
ve göremezler. Bu hâdiseden müteessir olup çekinmeyi-
niz; bilâkis çalışmanızı ziyadeleştirin ki, tecrübe-i meydan-ı
imtihanda muvaffak olasınız.
Risale-i Nur
’a sık sık ilişir-
ler, fakat bir halt edemezler. Çünkü, gavs-ı Azam
(
ks
)
ve
İmam-ı Ali
(
rA
)
gibi zatların himayeleri ve duaları
berekâtına, Hafîz-i Hakikî hıfzeder.
(1)
»
u
Hn
Q p
?°r
† n
a r
øp
e Gn
ò'
g !o
ór
ªn
`` r
?n
G
ruhanî inkıbaz inşaallah ge-
çecektir.
Risale-i Nur
,
(2)
l
A BÉ n
Ø° p
Tn
h …k
ó o
g Gƒ o
`æn
e'
G n
øj/
ò s
? p
d
sırrına
mazhardır; ondan istimdat et. risale-i nur talebeleri bir-
birinin ibadetinden hissedar olduklarından, daimî virtleri
olan bu ayet-i azîme size de şifa verir.
Risale-i Nur
’u ya-
zınız, ihtiyata riayet ediniz!
Bütün kardeşlerime selâm ve hürmetler.
Risale-i Nur
’a
çalışmanızı tekrar tavsiye ederim, kardeşlerim.
Selâhaddin
ì@í
121
·
(3)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
AzizKardeşlerim!
Bu defa mektup yerinde bu meyveyi gönderiyoruz.
KaradaĞ’INBirMEyVESi
Bir ayetin mana-i işarîsinin külliyetinden bir ferdi:
Hürriyetten bu ana kadar, teşrinisani otuzuncu gün, bin
ayet:
Kur’an’ın her bir cümlesi.
ayet-i azîme:
büyük ve azametli
ayet.
berekât:
bolluklar, bereketler.
bilâkis:
aksine, tersine.
daimî:
sürekli, devamlı.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
Gavs-ı azam:
en büyük gavs, Ab-
dülkadir-i Geylânî Hazretlerinin
namı.
hâdise:
olay.
hafîz-i hakikî:
gerçek anlamda
yarattıklarını koruyan ve muha-
faza eden Allah.
halt:
karıştırma, uygunsuz fiil ve
davranış.
hıfz:
koruma, muhafaza etme, hi-
maye etme.
himaye:
koruma, muhafaza et-
me.
hissedar:
hisse sâhibi, hissesi
olan.
hürmet:
riayet, ihtiram, saygı.
ihtiyat:
uzak görüşlü olma, gele-
ceği düşünerek tedbirli hareket
etme.
inkıbaz:
kasvet, tutukluk, sıkıntı,
sıkılma.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nasında kullanılan bir dua.
istimdat:
medet dileme, imdat
isteme, yardıma çağırma.
külliyet:
bütünlük, umumîlik.
mana-i işarî:
yazı ve işaretlerle
ifade edilen mana.
mazhar:
nail olma, şereflen-
me.
muvaffak:
başarmış, başarılı.
müteessir:
teessüre kapılan,
hüzünlü, kederli, mahzun.
riayet:
uyma, gözetme.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
ruhanî:
ruha ait, ruh ile ilgili.
selâm:
barış, rahatlık, sela-
met ve esenlik dileme.
sır:
gizli hakikat.
talebe:
öğrenci.
tecrübe-i meydan-ı imtihan:
sınav salonundaki, sahasında-
ki deneme.
teşrin-i sani:
Kasım ayı.
virt:
zikir; belli zamanlarda,
belli sayıda, belli duaların zi-
kir olarak belli biçimde ve dü-
zenli şekilde okunması.
zat:
kişi, şahıs.
ziyade:
Artma, çoğalma.
1.
Allah’a hamd olsun. Bu Rabbimin fazlındandır. (Metnin “Elhamdülillah kısmı birçok ayette
geçmektedir. Sonraki kısım ise Neml Suresinin 40. ayetidir.)
2.
O, îman edenler için bir hidayet rehberi ve bir şifâdır. (Fussılet Suresi: 44.)
3.
Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah’ın adıyla.
| 288 | K
astamonu
L
âhiKası
1...,278,279,280,281,282,283,284,285,286,287 289,290,291,292,293,294,295,296,297,298,...478
Powered by FlippingBook