Bu havalide, hakikaten ümidimin fevkinde, risale-i
nur talebelerinden iki kahraman yetiştiler: Baba-oğul,
Ahmed nazif, salâhaddin. Bu iki zat
Risale-i Nur
’un neş-
rinde iki yüz adam kadar çalıştıklarını görüyoruz. ezcüm-
le, birisi, yani oğlu kars’ta durup, hem Van’a, hem er-
zurum’a, hem konya’ya, hem buralara, size leffen gön-
derdiğim mektup gibi, muhabereler ile tesirli bir sûrette
çalışıyor; tam bir Abdurrahman’dır.
kardeşiniz
Said Nursî
ì@í
‡
119
·
Aziz, SıddıkKardeşlerim!
Bu zamanda, hususan bu sıralarda,
Risale-i Nur’un şa-
kirtleri tam bir metanet ve tesanüt ve dikkat etmeye
muhtaçtırlar.
lillâhilhamd, Isparta ve havalisi kahraman-
ları demir gibi bir metanet göstermesiyle, başka yerlere
de hüsn-i misal oldu.
ey Hüsrev! tesirli ve güzel mektubunu aldım. Vazife-
nin başına geçmen bizi fevkalâde mesrur etti; binler sa-
falarla geldin. sen bu bir buçuk sene maddî kalemin iş-
lemediğinden merak etme. senin yerine ve kerametli ka-
leminin yâdigârı olan Mu’cizat-ı Ahmediyenin biri vilâ-
yat-ı şarkiyede fa’alâne geziyor. diğer son yazdığın nüs-
ha da, İstanbul’da, senin yerinde çalışıp, inşaallah fütuhat
yapar. senin yazdığın mu’cizeli iki kur’ân-ı Azîmüşşan’ın
K
astamonu
L
âhiKası
| 285 |
suretlerin her biri.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
safa:
rahat ve huzurlu olma, gö-
nül şenliği.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şakirt:
talebe, öğrenci.
talebe:
öğrenci.
tesanüt:
dayanışma, birbirine da-
yanma ve destek olma.
vazife:
görev.
vilayat-ı şarkiye:
şark vilayetleri,
doğu illeri.
yadigâr:
bir kimseyi veya olayı
hatırlatan eşya veya kimse.
zat:
kişi, şahıs.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
ezcümle:
bu cümleden ola-
rak.
faalâne:
faal olana yakışacak
surette, çalışkancasına, çok
çalışarak.
fevkalâde:
olağanüstü.
fevkinde:
üstünde.
fütuhat:
zaferler, fetihler, ga-
libiyetler.
hakikaten:
hakikat olarak,
doğrusu, gerçekten.
havali:
bölge, etraf, çevre, ci-
var.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hüsn-i misal:
güzel örnek.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
keramet:
ermişçesine yapı-
lan iş, hareket veya söylenen
söz, fikir.
Kur’ân-ı azîmüşşan:
şan ve
şerefi yüce olan Kur’ân.
leffen:
zarf ve mektup içine
koyarak.
lillâhilhamd:
Allah’a hamdol-
sun ki!.
maddî:
madde ile alakalı, cis-
manî.
mesrur:
sevinçli, memnun.
metanet:
metin olma, daya-
nıklılık, sağlamlık.
mu’cizat-ı ahmediye:
Pey-
gamber Efendimizin (asm)
gösterdiği mu’cizeler.
mu’cize:
benzerini yapmak-
tan insanların aciz kaldığı şey.
muhabere:
haberleşme.
neşr:
kitap basma, çıkarma;
herkese duyurma, yayma.
nüsha:
birbirinin aynı olan