Kastamonu Lahikası - page 309

o mektuptaki mu’cizat-ı Ahmediyenin
(
AsM
)
bir kerame-
tidir diye hükmettik.
ì@í
131
·
Risale-i Nur Şakirtlerinden Emin ve
Feyzi’nin bir fıkrasıdır.
Hem,
Risale-i Nur
’un kasabalara ve cemaatlere bere-
kete medar olması ve ona zarar edenlere tokat gelmesi
gibi, şahıslara da pek zahir bir surette, hem bereket ve
hüsn-i maişet ona çalışanlara ve gaybî tokatlar onun
aleyhinde çalışanlara gelmesi, bu havalide çok hâdisele-
ri var. Biz, kendi nefsimizde çalıştığımız zaman, pek za-
hir bir surette bir hüsn-i maişet, bir inayet gördüğümüz
gibi,
Risale-i Nur
veya şakirtleri aleyhine çalışanlara şid-
detli tokatlar geldiğini görüyoruz.
Ezcümle: Risale-i Nur
’un erkânından birisi, kat’î bir
surette haber veriyor ki, üç-dört adam, dünya servetinin
hatırı için toplanıp, münafıkane tedbir kurdukları hen-
gâmda, üç gün sonra, o üç-dört adamın haneleri ve biri-
nin dükkânı yanıp, her biri binler lira zayiatla tokat yedi-
ler.
Hem, bir dessas casus adam, risale-i nur Şakirtleri
aleyhinde çalışıyordu ki, onları hapse attırsın. Bir gün,
serbest olarak, “Ben, bir ipucu bulamadım ki bunları
hapse soksam. eğer bir ipucu bulsam, onları hapse
K
astamonu
L
âhiKası
| 309 |
diüzzaman Said Nursî’nin eserleri-
nin adı.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tedbir:
idare etme; önlem, çare.
zahir:
açık, âşikar.
zayiat:
zarar ve ziyan; kayıplar,
yitikler.
aleyh:
ona karşı, onun üzeri-
ne.
bereket:
mübareklik, bolluk,
saadet.
cemaat:
topluluk, aralarında
çeşitli bağlar bulunan insanlar
topluluğu.
dessas:
desise eden, aldatıcı,
oyuncu, hileci.
erkân:
rükünler, esaslar, ileri
gelenler.
ezcümle:
bu cümleden ola-
rak.
gaybî:
gaypla ilgili, görünme-
yenlere ait.
hâdise:
olay.
hane:
ev.
havali:
bölge, etraf, çevre, ci-
var.
hengâm:
zaman, sıra.
hükmetmek:
karar vermek,
inanca varmak.
hüsn-i maişet:
geçim güzelli-
ği.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
ipucu:
insan? arad?ğ? gerçeğe
ulaşt?rabilecek iz, emare.
kat’î:
kesin, şüpheye ve te-
reddüde mahal bırakmayan.
keramet:
Allah’ın velî kulla-
rında görülen olağanüstü hâl-
ler veya tabiatüstü hâdiseler.
medar:
sebep, vesile.
mu’cizat-ı ahmediye:
Pey-
gamber Efendimizin (asm)
gösterdiği mu’cizeler.
münafıkâne:
münafıkça, iki-
yüzlülükle.
nefis:
kötü vasıfları kendisin-
de toplayan hayırlı işlerden
alıkoyan güç.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
1...,299,300,301,302,303,304,305,306,307,308 310,311,312,313,314,315,316,317,318,319,...478
Powered by FlippingBook