isteyenler
–hadsiz tecrübeleriyle–
Risale-i Nur’un imanî
ve Kur’ânî derslerinde bulabilirler ve buluyorlar.
ì@í
‡
79
·
BuGünlerdeikiHatıradanikiihtar
Birincisi:
Bu şehirde
Risale-i Nur
’a intisap eden ihtiyar
hanımlar sebat ettiklerini ve başkalar gibi sarsılmadıkları-
nı düşündüm. Birden bu hadis-i şerif ihtar edildi:
(1)
p
Rp
A=É n
én
©r
dG p
øj/
óp
H r
ºo
µ
`r
«n
?n
Y
. Yani,
“Ahirzamanda, ihtiyare
kadınların samimî dinlerine ve kuvvetli itikatlarına tâbi
olunuz.”
Evet, ihtiyar kadınlar fıtraten zaife ve hassas ve şefkat-
li olmalarından, herkesten ziyade dindeki teselli ve nûra
muhtaç olduğu gibi, herkesten ziyade fıtratlarında feda-
kârâne şefkat cihetiyle, dinde bulduğu nihayetsiz şefkat-
perverâne bir nur-i teselli ve iltifat-ı merhamet-i Rahman
ve nokta-i istinat ve nokta-i istimdada ihtiyacı var.
tam
sebat etmek, fıtratlarının muktezasıdır. onun için, bu za-
manda o hacatı tam yerine getiren risale-i nur, her şey-
den ziyade onların ruhlarına hoş geliyor ve kalplerine
yapışıyor.
İkincisi:
Bugünlerde benim yanıma müteaddit ayrı ayrı
zatlar geldiler. Ben onları ahiret için zannettim. Hâlbuki,
ya ticaret veya işlerinde bir kesat ve muvaffakıyetsizlik
ahirzaman:
dünyanın son zama-
nı ve son devresi, dünya hayatı-
nın kıyamete yakın son devresi.
ahiret:
dünya hayatından sonra
başlayıp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
cihet:
yön.
fedakârâne:
fedakârca, fedakâr-
lıkla.
fıtrat:
yaratılış, tabiat, mizaç, huy.
fıtraten:
fıtrî olarak, yaratılıştan,
yaratılış itibariyle.
hacat:
hacetler, ihtiyaçlar.
hadis-i şerif:
Peygamberimizden
aktarılan sözlerin genel adı.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hassas:
zayıf, çabuk tesir alan.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
iltifat-ı merhamet-i Rahman:
her bir varlığın rızkını merhame-
tiyle veren Cenab-ı Hakk’ın lütfu,
iltifatı.
imanî:
imana dair olan, imanla il-
gili.
intisap:
mensup olma, bağlanma,
girme.
itikat:
kesin inanma, iman.
kesat:
alış verişte durgunluk, sü-
rümsüzlük.
Kur’ânî:
Kur’an’a ait, Kur’an’dan
gelen.
muktezâ:
iktiza eden, gereken.
muvaffakıyet:
başarma, başarılı
olma.
müteaddit:
çeşitli, bir çok.
nihayetsiz:
sonsuz, sınırsız.
nokta-i istimdat:
yardım di-
leme noktası, insanın kalbin-
deki nihayetsiz emel ve arzu-
ların yerine getirilmesine olan
ihtiyaç.
nokta-i istinat:
dayanak
noktası, güvenme ve itimat
noktası.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
nur-i teselli:
teselli veren ay-
dınlık, nur.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın
temeli ve sebebi olan manevî
varlık.
samimî:
içten, candan, gönül-
den.
sebat:
sözünde durma, karar-
lı olma, azimlilik.
şefkat:
acıyarak ve esirgeye-
rek sevme, içten ve karşılıksız
merhamet.
şefkatperverane:
çok şefkat-
li ve merhametli bir şekilde,
büyük sevgi ve muhabbetle.
tâbi:
boyun eğen, uyan, itaat
eden.
teselli:
avutma, acısını dindir-
me.
zaife:
zayıf, güçsüz (kadın).
zat:
kişi, şahıs.
ziyade:
fazla, fazlasıyla.
1.
Keşfü’l-Hafâ, 2: 70.
| 166 | K
astamonu
L
âhiKası