Kastamonu Lahikası - page 176

bizleri de mesrur eyledi. Ve o mektubuyla, merak ettiğim
şeyleri ve Hüsrev ve rüştü, Hafız Ali, zühtü, Bedevi nu-
ri ve nur Fabrikası sahibi, tahir’ler, Mübarekler Heyeti,
Medrese-i nuriye ve ümmî İhtiyarlar ve Masum Çocuk-
lar, umumlarının selâmlarını yazıyor. Biz de onlara birer
birer selâm ediyoruz. Muvaffakıyetlerine ve selâmetleri-
ne dua ediyoruz.
Bu havalide dahi, belki çok yerlerde, sizin faaliyetiniz-
den şevke gelip
Risale-i Nur
ziyade tevessü ettiğinden,
ehl-i dünyayı düşündürüyor, nazar-ı dikkati celp ettiriyor.
Bazı ufak tefek ilişmek de ondan ileri geliyor. İhtiyat her
vakit olduğu gibi yine lâzımdır. Hazret-i İmam-ı Ali radı-
yallahü Anh iki defa
(1)
r
än
Q s
ƒn
æn
J G v
ô°p
S
demesi, “
Risale-i Nur
perde altında tenevvür ve tenvir eder
” diye işaret ediyor.
Mümkün olduğu kadar geçici rüzgârlara ehemmiyet ver-
meyiniz, bakmayınız. zaten mabeyninizde samimî tesa-
nüt ve meşveret-i şer’iye, sizi öyle şeylerden muhafaza
eder; içinizdeki şahs-ı manevînin fikrini, o meşveretle bil-
dirir.
Kardeşiniz ve sizinle dünyada, berzahta,
ahirette müteşekkirâne iftihar eden ve ede-
cek, hizmet-i Kur’âniyede arkadaşınız
Said Nursî
ì@í
ahiret:
dünya hayatından sonra
başlayıp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
berzah:
ruhların kıyamete kadar
bekleyeceği, dünya ile ahiret ara-
sındaki yer.
celp:
çekme, çekiş, kendine çek-
mek.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyet:
önem, değer, kıy-
met.
ehl-i dünya:
dünyaya bağlı, dün-
ya adamı, ahireti düşünmeyen.
havali:
bölge, etraf, çevre, civar.
heyet:
bir topluluğu meydana
getiren kişilerin bütünü, komite.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’an hiz-
meti.
iftihar:
gurur, övünme.
ihtiyat:
uzak görüşlü olma, gele-
ceği düşünerek tedbirli hareket
etme.
mabeyn:
ara.
masum:
suçsuz, günahsız, saf, te-
miz.
medrese-i nuriye:
nur medrese-
si; Risale-i Nur’ların okunduğu
yerler.
mesrur:
sevinçli, memnun.
meşveret:
işlerin konuşup anlaş-
ma yoluyla halledilmesi, bir konu
hakkında çeşitli ve ehil şahıslar-
dan fikir alma.
meşveret-i şer’iye:
dine, şeriata
uygun olarak yapılan meşveret.
muhafaza:
koruma.
muvaffakıyet:
başarma, başarılı
olma.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
müteşekkirâne:
müteşekkir ola-
rak, teşekkür edercesine.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bakma,
dikkatli bakış.
radıyallahü anh:
Allah ondan ra-
zı olsun.
Risale-i nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
samimî:
içten, candan, gönül-
den.
selâm:
barış, rahatlık, sela-
met ve esenlik dileme.
selâmet:
salimlik, eminlik,
kurtuluş, korku ve endişeden
uzak olma.
şahs-ı manevî:
manevî şahıs,
belli bir kişi olmayıp bir ce-
maatteb meydana gelen ma-
nevî şahıs.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek
ve heves.
tenevvür:
nurlanma, parla-
ma, aydınlanma.
tenvir:
nurlandırma, aydınlat-
ma, ışıklandırma.
tesanüt:
dayanışma, birbirine
dayanma ve destek olma.
tevessü:
genişleme, yayılma.
umum:
bütün, hepsi.
ümmî ihtiyarlar:
Risale-i
Nur’un elle yazılarak çoğaltıl-
masında çalışan tahsilli olma-
yan Isparta köylerindeki yaş-
lılar grubu. Ümmîler olarak da
geçer (Bkz.: 37. ve 38. lâhika-
lar).
ziyade:
fazla, fazlasıyla.
1.
Gizli olarak nurlanır. (Celcelûtiye)
| 176 | K
astamonu
L
âhiKası
1...,166,167,168,169,170,171,172,173,174,175 177,178,179,180,181,182,183,184,185,186,...478
Powered by FlippingBook